
Akşam yemeği yemek için Kıyık Et Lokantası'na gitmeye karar veriyoruz. Ne yazık ki mekan dolu olduğundan geri dönüp meşhur Köfteci Osman'da yiyoruz yemeğimizi. Bir İnegöllü olarak soylüyorum, gerçekten köftesi lezzetli. Porsiyonu 10 TL.
Merkezdeki sokakları alıışveriş yerlerini arşınlayıp London Cafe-Pub'da sıcak bir şeyler içiyoruz. Yorgunuz ne yazik ki, geç olmadan otelimize dönüp uyuyoruz.
Hazır buralara gelmişken Karaağaç'a kadar uzanıyoruz. Yunanistan sınırına Pazarkule'ye çok yakınız. 3-5 km sürüp Türkiye'nin sonuna gidiyoruz ki yolun bitip sınırın başlaması, öteye geçememek garip hisler yaratıyor içimizde. Yarın da Kapıkule'ye gidelim.
Karaağaç merkeze dönünce şimdinin Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olan eski garı ve Lozan Anıtını ziyaret ediyoruz. Gar binası hoşmuş. Karaağaç sokaklarında dolaşmak da zevkli. Dönüşte Meriç Nehri üzerinden geçen köprüde biraz vakit harcıyoruz. Edirne'nin tarihi köprüleri çok hoş. Bir kaç tanesi restore ediliyordu Kasım 2012 itibariyle.
Selimiye Camii'ne yaklaşınca Edirne Müzesi beliriyor karşımızda. Bahçesinde envai kültürün mezarları mezar taşları yan yana dizilmiş. Kimler değil hangi kültürler gelip geçti bu topraklardan düşüncesiyle oturuyoruz bahçesinde önce. Yan tarafta çok eski uygarlıkların mezarları, arkamızda Müslüman mezarlarından toplanmış taşlar, karşımızda Bizans'tan kalma mermer mezarlar, devamında Rum mezarlarından toplanmış taşlar... Müzenin içerisi de bahçesi kadar güzel. Trakya'daki kazılarda bulunmuş cam, pişmiş toprak ve metal eşyaların yanı sıra Osmanlı dönemindan dokuma örnekleri de var içeride. Dün ziyaret ettiğimiz Enez'de bulunmuş çok sayıda eser de var koleksiyonda.
Müzenin üst tarafındaysa Osmanlı döneminden mezar taşlarının sergilendiği bir açık hava sergisi var. Taşlarda yazılanlar günümüz Türkçesine çevrilmiş. "Burası bir mezarlık değildir" yazıyor kapıda, mezarlardan toplanmış taşların sergilendiğini anlatmak için. Metinleri okumak ilginç. Edirne'de ilgi çekici çok şey var ve gittikçe bunlara yenileri de ekleniyor.
Güneş batarken Meriç Nehri üzerinde olmak için eski Edirne evleri arasından aşağıya yürüyoruz. Bu arada yolumuzu Edirne'nin tek sinagogunun önünden geçirmeyi de ihmal etmiyoruz. Yaklaşık 500 yıllık sinagog da restore ediliyor şu sıralarda. Edirne'yi keşfettikçe daha da bir etkileniyor insan...
Meriç Nehri üzerindeki köprü, güneş batarken fotograf meraklılarıyla dolu. Demek sadece biz değiliz manzaranın etkileyiciliğini duyan. Nehir kenarındaki ağaçlara vuran güneş suda çok hoş görüntüler yaratıyor. Nehrin kenarlarının binalarla değil de ağaçlarla dolu olması çok güzel olmuş.
Son günümüze çok yer bıraktık. Otelde kahvaltımızı yapıp önce hemen yan taraftaki Eski Camii geziyoruz. Ardından Selimiye'nin büyüleyiciliğine bırakıyoruz kendimizi. Dini mimarinin güzel örneklerinden birindeyiz. Huşu bulmak isteyenler içeride oturup o dini havayı uzun uzun soluyabilirler...
Selimiye'nin altı Arasta. Meyve şeklindeki sabunlardan, Keçecizade'den kilosu 38 TL'ye badem ezmesi, 12,5 TL'ye Kavala kurabiyesi ayrıca büyük şişesi 7,5 TL'ye Hardaliye alıyorum.
Sonra Bedesten ve Kılıç Ali Paşa Çarşısını gezip atlıyoruz arabaya ve Divan-i Hümayun kulesini ve Sarayiçi'ni ziyaret ediyoruz. Kule şeklinde ilginç bir yapı var karşımızda.
Edirne çok tatmin etti bizi. Ne güzel bir şehirmiş burası iyi ki gelmişiz, gezmişiz...
Fotoğraf Listesi:
1- Gün batarken Meriç Nehri (Hanidir asli hanidir sureti?)
2- Karaağaç'a doğru köprüden...
3- Eski Camii'nin dış süslemeleri
4- Divan-ı Hümayun
5- Edirne Müzesi'nin bahçesindeki Dormen
6- Darüşşifa'da sergilenen "Hangi makam hangi rahatsızlığa iyi gelir" konulu levha. Halka hizmet Hakk'a hizmet... Okuyun, dinleyin, iyileşin!
Gezinin İlk Beşi
1- Rüstem Paşa Kervansarayı... Mimar Sinan'ın yaptiği bir yerde konaklama imkanı
2- Darüşşifa
3- Bütün yeme içme mekanları (Kıyık, Limon, Ciğerci Niyazi, Köfteci Osman...)
4- Meriç Nehri'nde gün batımı ve köprüler
5- Selimiye Camii ve etrafındaki müzeler,yapılar.
Nerede İçilir: Kıyık Et Lokantası.
Nerede Koşulur: Hava çok soğuk değilse Meriç Nehri sonrası Karaağaç yolu enfes.
Önerilen Sayfalar:
- Karayoluyla Yunanistan & Bulgaristan 1 - Dedeağaç, Gümülcine, İskeçe, Kavala
- Karayoluyla Yunanistan & Bulgaristan 2 - Halkidiki, Selanik ve Seres
- Gökçeada
- Atina Kaçamağı
- Uçmakdere'de Kamp ve Şarköy'e kadar uzanmak...
- İğneada'da iki gün çadır tatili
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder