9 Haziran 2010 Çarşamba

Kaz Dağlarının Eteklerinde...



Nisan 2010. Ne kadar şort giyip dışarı çıksam da değil yaz, bahar bile gelmiyor bir türlü. Bu sene çok uzadı soğuklar... Sonunda 3 günlük bir boş günüm oldu ve baharı saklandığı yerden gidip getirme görevini üstlendim. Babamla arabaya atladık ve Kaz Dağları'na doğru yola çıktık Bursa'dan. Kaz Dağları'nı keşfe çıkmak deyince aklımda dağlarda gezmek, dağ köylerinde konaklamak gibi fikirler vardı ancak Kaz Dağları milli park statüsünde olduğu için sadece eteklerindeki köylerde konaklanabilen bir yermiş. Yaz aylarında rehberler eşliğinde milli park içinde gezmeye izin veriliyormuş ama bizim böyle bir şansımız olmadı. Kaz Dağları'nı son yıllarda siyanürle altın çıkartma faaliyetleri nedeniyle çok sık duyuyordum. Köylerin hepsinde altın madenine karşı halkın tepkisini gösteren afişler vardı. Bu doğaya zarar verecek madenleri işletmeye kalkmak gidip gördükten sonra daha da saçma geldi bana.


Çarşamba sabahı yağmurlu bir günde çıktık Bursa'dan. Edremit'e kadar yağmur devam etti. Bahar daha görünürlerde yoktu. Edremit ve Akçay'da mola vererek ilk hedeflerimizden biri olan Güre'ye ulaştık. Kaplıca seven biri olarak Güre'nin kaplıcalarını görmek istiyordum ancak buradaki kaplıcalar benim pek ilgimi çekmedi. Bursa'da havuzu olan kaplıcalara alışmışım...

Bir sonraki uğradığımız köy Tahtakuşlar Köyü oldu. Tahtakuşlar, Türkiye'nin ilk ve tek köy müzesine ev sahipliği yapıyor. Yöresel ürünler ve kıyafetlerin yanı sıra devasa su kaplumbağası mumyası da ilginçti. Hele ki köyde böyle bir müze olması daha da şaşırtıyor insanı.

Çamlıbel Köyü Tahtakuşlar'a 700 metre uzaklıkta. Gece konaklamak için Tuncel Kurtiz'in işlettiği Zeytinbağı Butik Oteli'nin düşünmüştük. Otel güzel bir oteldi ama ücretleri biraz yüksek gelince başka seçeneklere de bakmaya karar verdik. Geceye çok vardı ne de olsa. Bir sonraki ziyaretimizi Adatepe Köyü'ne yaptık. Bütün bu gezi boyunca beni en çok etkileyen yer Adatepe Köyü oldu. Zamanında bir Rum köyü olan Adatepe su kaynaklarının kıtlığı nedeniyle mübadele sonrası yerleşen yerliler tarafından da terk edilince ıssız bir köye dönüşmüş. Tamamı taş evlerden oluşan köy boş geçen yıllarının ardından İstanbul'dan gelen bir kaç kişi tarafından keşfedilince boş evler birer ikişer el değiştirmeye başlamış. Teker teker restore edilen evlerin kimisinde ev sahipleri konaklıyor, kimileri de pansiyon, resim atelyesi gibi değişik amaçlarla kullanılıyor. Bu gece konaklayacağımız yeri bulmuştuk sonunda. Hava daha yeterince sıcak da değildi ama belki yarın baharı buralarda bulabilirdik.

Yine de hemen yerleşmeyip bir de Yeşilyurt Köyü'ne gittik. İnternetten yaptığım aramalar sonucu oluşturduğum listede bu köy de vardı. Yeşilyurt Köyü'ndeki evler Adatepe'dekilerle karşılaştırılırsa mimari bazı farklılıklar vardı. Konak tarzında evler daha çok. Yeşilyurt Köyü de güzeldi ama ben Adatepe'nin büyüsünden kurtulamadığım için fikrimizi değiştirmedik. Adatepe Pansiyon'u arayıp oda ayırttık.

Buralara kadar gelmişken Assos'a da uğramaya karar verdik. Öğleden sonra Behramkale'deydik. Yolumuzun üstünde Kadırga Koyu mutlaka uğranması gereken güzel bir plaja sahip. Assos'ta Apollon Tapınağı'ndan Ege manzarası çok güzeldi. Assos'ta tarihi kalıntıları dolaşıp ardından kahvedeki taş masalarda sakızlı Türk kahvelerimizi içip indik aşağıya. Ayvacık üzerinden yaptık dönüşü.

Karanlık çökerken vardık Adatepe'ye. Adatepe de pansiyon da boş. Akşam yemeği yiyebileceğimiz en yakın yer Küçükkuyu'da. Yemeğin ardından odamıza çıktığımızda kaloriferler çalıştığı için sıcaktı odamız. Sabaha karşı sönen kaloriferden dolayı biraz üşüdük ama yine de erken saatte güne böyle bir yerde başlamak herşeye değer. Adatepe sokaklarında biraz dolaşıp Zeus Altarı'na doğru yürümeye başladık. Mezarlığı geçtikten sonra sağa doğru sapan yoldan 400-500 metre yürüyünce karşımıza çıktı Zeus Altarı. Kayanın üstündeki sunaktan manzara alabildiğine uzanıyor karşımızda. Büyüleyici bir görüntü...

İkinci gece Zeytinbağı Oteli'nde konaklamaya karar veriyoruz. Ama önce Cunda'ya uzanıyoruz. Yıllar var Cunda'ya gitmeyeli... Sahilinde çaylarımızı içip ara sokaklarına dalıyoruz hemen. Bir dahaki sefere Cunda'da restore edilmekte olan kilisenin bahçesindeki pansiyonda kalmaya karar verip ayrılıyoruz Cunda'dan.

Dönüşte Hasan Boğuldu'ya ve Sütüven Şelalesine uğruyoruz. Sütüven Şelalesi'nden yürüyerek 200-300 metrelik bir mesafeyle ulaşılıyor Hasanboğuldu'ya. Nehir sularının oluşturduğu küçük bi gölet. Suyu buz gibi... Bahar daha buralara da gelmemiş.

Akşam yemeğimizi Zeytinbağı Otel'in bahçesinde yemeye başlıyoruz ama soğuk içimize işleyince içeride devam ediyoruz. Bütün köylerin ortak özelliği dağın eteklerinde kendilerini gizlemeleri, aşağıdan görülmemeleri ama güzel bir manzaraya sahip olmaları. Akşam köy kahvesinde çaylarımızı içip çok geçe kalmadan yatıyoruz.

Dönüş yolumuz çok uzun. Çanakkale üzerinden Tekirdağ oradan İstanbul. Sabah 8 de kahvaltımızı bitirip yola çıkıyoruz. İstanbul'a gelmeden Kıyıköy'e uğrama niyetimiz var. Kıyıköy'e ulaştığımızda saat 3'ü geçiyor. Rumelifeneri'ne çok benziyor Kıyıköy. Yani keyifli arkadaşlarla gelinince iyi vakit geçirebileceğiniz ama keyif işini köyün kendisine bırakırsanız hayal kırıklığına uğrayabileceğiniz bir yer. Fenerin yanında Karadeniz'e karşı balıklarımızı yerken Ege ve Marmara'dan sonra bugünkü üçüncü denizimizi gördüğümüzü fark ediyoruz. Akşam İstanbul'a vardığımızda turşumuz çıkmış durumda. Sanırım dönüşteki Trakya kısmı biraz fazla geldi. Kaz Dağları ve Adatepe hayalleriyle uykuya dalıyorum. Ve tabii hala bulamadığım baharın da...

Kaz Dağları'nı keşfe çıkacaklara öneriler:

* Altınızda araba ya da motorlu bir araç olmadan Kaz Dağları'nı keşfe çıkmak işinizi çok zorlaştırabilir. Ulaşım olayını iyice araştırmadan bu geziye çıkmayın. Turlarla tatile çıkmak ilginizi çekiyorsa bu da bir seçenek olarak değerlendirilebilir.

* Dolu sezonda değilseniz kalacağınız yerler konaklamada indirim yapacaklardır. Yine de yemek olayını netleştirmeyi unutmayın.

* Gitmişken bal, zeytinyağı, nar ekşisi ve bilimum gıda maddesi almadan gelmeyin. Cunda'da zeytin kolonyası ve sakız reçeli bulunabileceği gibi sakızlı Türk kahvesi de bulabilirsiniz.

Fotoğraflar:

1-Adatepe Köyü
2-Tahtakuşlar Köy Müzesi
3-Adatepe Köyü
4-Assos'ta Ege Denizi
5-Zeus Altarı'ndan Ege Denizi
6-Cunda sahilinde çay bahçesi
7-Kıyıköy

dinceryazici79@gmail.com

Önerilen Sayfalar:

- Adatepe Köyü'ne bir kez daha uğradım: Üç Eski Rum Köyü...
- Biraz daha Kuzey: Saros Körfezi
- Biraz daha Batı: Bozcaada'da kısa bir tatil
- Biraz daha Güney: İzmir'de Bir Gün
- Biraz daha Doğu: Frig Vadisi'ni Gezememe

7 Haziran 2010 Pazartesi

Phuket Gezisi

Tayland'a gitmek için nisan sonu mayıs başı aslında riskli bir tarihmiş ama bizim şansımıza muson yağmurlarına hiç bir gün yakalanmadık bu 8 günlük tatilimizde. Türklerden vize istemeyen ülkeler arasında Tayland en çok merak ettiklerimden biriydi. Phuket ve Bangkok'a gidenler buralarla ilgili çok güzel anılarını anlatıyorlardı hep. Ne yazık ki yıllık olağan darbe mevsimine denk geldiğimiz için Bangkok pek güvenli gelmedi bana o yüzden Phuket'le yetinmek zorunda kaldık. Ama Phuket bile tropikal güzellikleriyle tek başına gidilip görülecek bir yermiş.

30 Nisan 2010 gece yarısına doğru gittik Bangkok'a. 10 saat süren yol bizi yorsa da gece uçmak gündüz uçmaktan daha iyi oldu. Tayland'la Türkiye arasında 4 saat saat farkı olduğunu hemen belirteyim. Bangkok - Phuket arasında da 1 saat 15 dakikalık bir uçuş yaptık. Phuket'te Phuket Town denilen merkez ve Patong iki ana yerleşim yerini oluşturuyor. Phuket Town yerel halkın oturduğu ve turistler için çok da bir şey vaad etmeyen bir yer; plajı ve denizi yok. Patong ise sadece oteller, alışveriş yerleri ve restoranlardan oluşan büyük turistik kısım. Patong-Phuket Town arası motorsikletle yaklaşık 45 dakika sürüyor. İlk gece otelimizde kısa süre dinlenip hemen Bangla Road'a attık kendimizi. Patong'da gece hayatın kalbi Bangla Road'da atıyor. İstiklal Caddesi'nin daha az mağaza - daha çok bar olan küçük bir versiyonunu düşünün öyle bir yer Bangla Road. Gece hayatı genellikle birbirine benzeyen küçük pub'lar, go-go barlar (kızların striptiz yaptığı barlar) ve büyük gece kuluplerinden oluşuyor. Gece kulüplerinin en ünlüleri Tiger, Seduction ve Rock City. Özellikle Seduction son dönemde çok popülermiş.

Gündüzleri Phuket'te yapılabilecek en güzel şey ada turlarına çıkmak. Ama öncesinde vaktiniz varsa bir kaç gün Patong plajında takılmak da hem yol yorgunluğunuzu üstünüzden atar hem de güzel vakit geçirmenizi sağlar. Patong plajı hem enine hem boyuna alabildiğine uzanan bizim Patara'yı hatırlatan bir plaj. Plajda jet-ski, parasailing ve bilimum su aktivitesini uygun fiyata yapabilirsiniz. Ama sadece yüzmek ve güneşlenmek için de çok güzel bir denize sahip. Patong plaını güzel yapan öğelerden biri de plajla plajın arkasında uzanan evlerin arasına dikilmiş olan ağaçlar. Denizdeyken ve deniz kenarındayken sanki arkada bir şehir yokmuş da tropikal bir orman alabildiğine uzanıyormuş gibi görünüyor.


Patong'ta alışveriş yapmak için küçük küçük dükkanlardan oluşan pasajlara dalacaksanız çok dikkatli olun! Bu alışveris ve pazarlık ortamı sizi çok kısa bir sürede bunaltabilir. Bir süre sonra kendinizi üç kuruş için pazarlık yaparken bulabilirsiniz :) Genellikle satıcının ilk söylediği fiyatın %25'i en ideal fiyattır alışveriş için, bunu sakın aklınızdan çıkarmayın. Sadece yerel ürünler değil çakma markalı ürünler de her yerde satılmaktadır. Daha normal bir alışveriş ortamı için ise Jung Ceylon alışveriş merkezine gidebilirsiniz. Bu arada buralara kadar gelmişken mutlaka Thai Masajı da yaptırmalısınız.


Turlara çıkmak için her otelin resepsiyonu mutlaka size yardımcı olacak olsa da yollardaki tur standlarnda size çok daha uygun fiyatlar sunulacaktır, emin olabilirsiniz. Phuket'te günübirlik turları çok profesyonel bir şekilde yapıyorlar. Sizi belirttikleri saatte otelinizden alıp tur bitiminde otelinize kadar gotürüyorlar. Ayrıca tur sırasında çok az ekstra ücretle karşılaşıyorsunuz. Yollardaki tur standlarında ayrıca Fante Sea ve Simon Cabaret Showları'na da bilet bulabilirsiniz. Bana sorarsanız ikisi de çok sıkıcıydı (özellikle Simon Cabaret show demode şarkıların playback yapıldığı bi show) ama buraya kadar gelmişken görmek de isteyebilirsiniz. Geceleri Bangla Road'da ya da Patong Plajı'nda deniz kenarında içki içmenin tek alternatif aktivitesi bu showlar olsa gerek.


Motorsiklet kullanmayı biliyorsanız Phuket Adası'nda gezmek için hemen bir tane kiralamanızı tavsiye ediyorum. Fiyatları da çok uygun, günlüğü 250 baht'a güzel bir motorsiklet kiralayabilirsiniz. Phuket Town'a gidip yerel halkın yaşantısını ve bir kaç tarihi sokağı görebilirsiniz bu şekilde (en ünlüsü Soi Romanee). Motor kiralamak yerine otobüsle de gidebilirsiniz tabii Phuket Town'a. Ya da tuk-tuk'la. Tuk-tuk lafını yollarda yürürken öyle çok duyacaksınız ki en son şu meşhur tişörtlerden bir tane almak isteyeceksiniz: "I don't want your f*cking cloths, massage and tuk-tuk! Thank you!"


Ada turları içinde Phi Phi Adası'nı içerene mutlaka gitmelisiniz. Phuket deyince bütün tanıtım yazılarında bahsedilen "The Beach" filminin çekildiği kumsal aşırı kalabalık olsa da Phi Phi Adası ilginç bir ada. Biz tatilimizin 2-3 gününü bu adaa geçirmeyi planlıyorduk ancak adadaki oteller Patong'la kıyaslanınca daha pahalıydı. Ayrıca Phi Phi Adası'nda günümüzü nasıl geçiririz çok bilemediğimizden bu plandan vaz geçtik. Phi Phi Adası kadar ilginç başka bir ada da yine aynı turda uğranan Nakha Noi Adası'ydı. Yaklaşık 1 dönüm kadar olan bu küçük adanın yarısı kaya, yarısı plajdan oluşuyor. Yaşam yok sadece turistik eşya satılan bir kaç bungalov ve denize sıfır şezlonglar var.

Ada turları sırasında yapılacak en güzel aktivite şnorkelle mercan kayalarının üzerinde yüzmek. Bunu en güzel Raya Adası'nda yapabilirsiniz. Powerboat'la durulan koyların yanı sıra gezide dağıtılan şnorkellerinizi plaja çıkarıp plaj boyunca yüzerek de rengarenk balıkları ve mercan kayalarını izleyebilirsiniz. Phuket denilince aklımda en çok yer eden sahne mercan kayalıklarının arasında yüzen rengarenk balımların görüntüsü oldu. Sanki devasa bir akvaryumda yüzmek gibiydi...

Phuket'te deniz-güneş-kumsal üçlüsü dışında bir seçenek ararsanız gidebileceğiniz bir yer de her ne kadar Phuket Adası'nda olmasa da 2 saatlik bir yolculukla ulaşabileceğiniz Khao Sok Milli Parkı. Burada fil sırtında gezebilir yağmur ormanlarında yürüyüş yapıp gece nehirde kanoyla safariye çıkabilirsiniz. Geceleyin ormanın içinde bungalovda konaklamak da ilginç oluyor. Biz sokaklarda sadece kedi ve köpek görmeye alışmış insanlar olarak burada gördüğümüz maymunları, gibonları ve iguanaları da sıradan sokak hayvanları gibi normal görmeye başladık...


Bu saydıklarım bizim Phuket'te yaptıklarımız. Bunların dışında da gezilecek bir çok ada, ziyaret edilecek bir çok koy var elbette. Siz gidip görün tavsiyeleriniz olursa bir dahaki Phuket gezimde değerlendirmek üzere akıl defterime not edeyim...


Kısa Kısa Notlar:

Ayrıca Phuket'e gidecek olanlar şunları da aklından çıkarmazsa iyi olur:


* Tayland'a indiğiniz andan itibaren almaya başlayacağınız o koku Türkiye'nin doğusundaki her ülkede karşınıza çıkabilecek normal bir kokudur. Bir süre sonra burnunuz alışıyor, endişelenmeyin.


* Tayland'ın para birimi Baht. Yanınızda dolar götürürseniz rahatça Baht'a çevirebilir dönüşte de havaalanında Baht'larınızı çok cüzi bir komisyonlar yeniden dolara çevirebilirsiniz. Kabaca liraya çevirim de Baht'ı 20'ye bölerek oluyor. 100 baht = 5 tl.


* Kredi kartı Türkiye'deki gibi yaygın değil. Hemen her yerde de %3 komisyon ekliyorlar kredi kartıyla yapılan ödemelere. ATM'lerden para çekecek olursanız %10'dan fazla komisyon ücretiyle karşılaşabilirsiniz. O yüzden yanınızda dolar götürmekte fayda var.


* Her şeyi yiyemeyenler için yemek olayı biraz zor olabilir. Karides severler her gün karides yiyebilirler (gut olabilirsiniz dikkat! :) Ama çok lezzetli ve ucuz). Ayrıca Pad Thai isimli noddle yemekleri damak tadınıza uygun olabilir. Ben sevdim, tavsiye ederim. Balık ve tavukla yapılmış değişik yemekler de menülerde mevcut ama sipariş verdiğiniz tavuğun içinde ananas gorürseniz çok şaşırmayın. Subway, McDonald's ve Burger King de yaygın bir şekilde bulabileceğiniz fast food restoranları. Bakkal olarak da Family Markt ve 7Eleven'ları kullanabilirsiniz, hemen her köşe başında var bir tane.


* Kalacak yer olarak benim kaldığım Orange Hotel uygun fiyatlı ve temiz bir oteldi. 2 kişi konaklama 35-40 dolar civarında. Bangla Road'a 15, Patong Plajı'na 5 dakika yürüme mesafesinde.


* Bangkok - Phuket arasında uçan 3 yerel havayolu şirketi var: Air Asia, Thai Airways ve Bangkok Airways. Air Asia içlerinde en pahalı olanı. Ben gidişte Thai Airways'i dönüşte Bangkok Airways'i tercih ettim. Tek kişi tek yön 150 tl ye bilet bulabildim.


* Trafik tersten akıyor. Türkiye'de iyi motorsiklet kullanamıyorsanız motorla gezmeyi çok tercih etmiyorum. Ama günlük 250 baht'a kiralanan bir motorsikletle Phuket'in altını üstüne getirebilirsiniz.


* Tayland'da bizdeki gibi 4 mevsim bulunmuyor. En ideal zaman dilimi Kasım-Şubat arası. Bu dönemde sıcaklık 20-30 derecelerde oluyor. Şubat-Mayıs dönemi sicak mevsim. Geceleri 25-30 gündüzleri 35-40 derecelerde aşırı bunalıyorsunuz. Mayıs-Kasım arasıysa muson dönemi. Bu dönem gitmemeniz gereken dönem oluyor. Bir hafta boyunca yağmur yağabilir. Biz Mayısın ilk on gününde hiç yağmurla karşılaşmadık.

* Eşcinsellik Tayland genelinde çok kabul edilmiş bir olgu. Travestiler her tür işte rahatça çalışabiliyorlar. Bangla Road'un bir kısmı travestiler için ayrılmış durumda.


* Pazarlık yapmadan yaptığınız her alışverişte kazıklandığınızı bilin. Pazarlık yaptığınızda da muhtemelen aynı şeyi hissedeceksiniz ama dediğim gibi pazarlık yaptığınız miktarın 1-2 lira olduğunu düşünüp kendinizi rahatlatabilirsiniz. Phuket genellikle Türkiye'yle kıyaslandığında ucuz bir ülke. Ama para harcamak isteyenler için de güzel seçenekler sunuyor.


Umarım yazdıklarım Phuket'e gidecek olanların işine yarayacaktır.


Fotoğraflar:


1-Phi Phi Adası

2-Khao Sok milli parkında gibonlarla
3-Bangla Road
4-Patong Sahili
5-Khao Sok Milli Parkı'na giderken maymunlarla
6-Pad Thai

Önerilen Sayfalar: 


- Zanzibar - Singapur'da İki Gün
Bali'de Egzotik Tatil
Şarm el Şeyh