21 Mart 2015 Cumartesi

Christmas Zamanı Hamburg'da 2 gün

Almanya her zaman görmek istediğim ama hep bir şekilde ertelediğim yerler listesinin başında yer alıyordu. Nereden başlayacaktım gezmeye? Hangi vakit ziyaret edecektim? Bi de tabii Shengen vizemin olduğu bir döneme denk getirmeliydim.

En son gözümü kararttım ve vurdum kendimi yollara. Yine son dakikaya bıraktım planlamayı. Tek bildiğim Hamburg'a gidip dönüşü Berlin üzerinden yapacağım ve toplam 5 gecemin olduğuydu. Christmas zamanı ışıl ışıl sokaklar görmekti ümidim. Aralık sonunda atladım uçağa lakin uçak Hamburg'a alçalırken hala daha nereleri gezeceğimi planlamaya çalışıyordum. Bu arada bir gece önce booking.com dan çok ucuz bir otel bulmuştum. Hamburg gibi pahalı bir şehir için merkezdeki bir odayı geceliği 25€'ya kapatmak büyük bir şanstı.


Havaalanında pasaport kontrolü tahmin edeceğiniz üzere hafiften işinizi zorlaştırmaya çalışan Alman polisleriyle muhatap olmanızı gerektiren bir yer. Benden önceki çekik gözlü çocuğa daha da kötü muamele ettiler. Ben bi beş dakika derdimi anlatıp geçtim neyse ki. Hava alanından S1 treniyle yaklaşık 25 dakikada merkez garına ulaşmak mümkün. Kalacağım yer buraya yürüyerek 5-6 dakika mesafede: Hamburg Rooms. Burası ucuza minimum şartlarda oda sunan evden bozma bir yer. Banyo ve tuvalet ortak. Odada dolap ya da masa yok küçük bir oda. Ama çok merkezi, şirin ve rahat. Tam istediğim gibi. Yarım saat erken gitmeme rağmen resepsiyon gibi küçük odadaki Türk çalışan odama yerleşmeme izin veriyor. Bir daha da hiç bir çalışanla muhatap olmuyorum zaten. Çıkış yapacağım zaman anahtarı gösterdikleri kutuya atıp çıkıyorum.

Öğlen 1.30 gibi başlıyorum Hamburg'u gezmeye. Günlerin ne kadar kısa olduğunu bilmiyorum henüz daha tabii... Önce tren garının arkasındaki Mönckebergstrasse'den başlıyorum. Şehrin merkezindeki alışveriş bölgesi buradan başlayıp yakınlardaki 2-3 sokak boyunca yayılıyor. Daha lüks markalar, kalp şeklinde ışıklandırılmış Neuer Wall boyunca sıralanmış. Jungfernstieg ve caddenin girişindeki Europa Pasage da yine alışveriş yapmak isteyenlerin seveceği yerler. Bu caddelerin, sokakların kenarlarında da Noel Pazarları kurulmuş. Sıcak şarap en favori içki.

Az kuzeybatıdaki Planten un Blomen eminim yazları çok daha güzel bir parktır. Yağmur altında çok da keyifli değildi, belirteyim. Buradan St. Pauli'ye geçtim. İkinci ligde yer alsa da Hamburg'un en meşhur futbol kulübünü hiç futbolla ilgili olmasam da ben bile ziyaret ediyorum. Türkiye'de Çarşı'nın darbe şüphesiyle yargılanmaya başladığı günlerde Hamburg'un bu işçi dostu anarşist takımı daha da bir ilgimi cezbediyor. Millerntorn Stadyumu'nu geçip ne zamandır merak ettiğim Rota Flora'ya yöneliyorum. Sene başında bu işgal eviyle ilgili çok fazla haber çıkmıştı. (Rota Flora'yla ilgili bilgi almak için: http://www.birikimdergisi.com/guncel/sehir-herkese-aittir )Alman polisinin 80'lerden beri işgal edilmiş olan bu eski kültür merkezini boşaltmaya kalkmasıyla çıkan olaylar sonrası ortalık sakin görünüyor. İçeride ışıklar yanıyor, mekanın önünde de bir kaç evsiz içiyorlar. Bu arada hava karardı ne yazık ki. Yarın bi daha geleyim buraya...

Dönüşte Shulterplatz üzerinde eski plaklar satan bir dükkan buldum. Çok araştırma yapmadan biraz kutuları karıştırırsanız çok ucuza (2€) plaklar bulma şansınız var. Kısa günün karı, mecaz yapmadan buna deniyor sanırım. Dönüşü Reeperbahn üzerinden yapıyorum. Şehrin gece hayatı, Red Light District'i ve meşhur tiyatroları bu bölgede. Saat çok geç değil, ortalık gece eğlencesine çıkanlarla dolmamış daha. Ben de yavaş yavaş dönüyorum otelime.

Pazar günü için iki seçeneğim vardı: Ya Cumartesi gecesi Hamburg gece hayatına akıp ertesi günün çoğunu öldürecektim ya da erken yatıp pazar gününü en başından yaşayacaktım. Ben artık yaşlı ve yorgun bir adamım... Sabah Hamburg saatiyle 7'ydi uyandığımda. O kadar güzel uyumuşum ki erkenden yattığım için. Bir süre odada plan yapıp düştüm yollara. Bu arada sabah 7.30'da odamın altındaki kulüpten hala müzikler geliyordu; ne kadar yorgunsam artık gece boyu o hafif uykum hiç bölünmemiş.


21 Aralık kuzey yarım kürenin kuzeyinde çok daha kısa geçiyormuş onu anladım. Sabah 9'u buldu ortalığın aydınlanması. Şehrin merkezi bomboş. Bir süre karanlıkta bir kaç evsiz, sabah koşusuna çıkmış sağlık düşkünleri ve geceyi bitirmeye karar vermiş tek tük sarhoşlar dışında kimse yoktu. Gün ağarırken insanlar görünmeye başladı sokaklarda. Önce Chilehaus'un önünden geçerek başladım turuma. 1920'lerde yapılmış bu bina mimariyle ilgili olanların mutlaka görmesi gerekenlerden.


Ardından geç olmadan Balık Pazarı'na gittim. Cumartesi gecesini bitirmeden önce buraya uğrayanların çoğu ben gelmeden gitmiş. Masalarda sızmış bir iki kişi dışında ortalıkta turistler ve pazar alışverişine çıkmışlar var. Genellikle sabahları ibadet etmem (USC affetsin), ama madem Almanya'dayız ortama uyalım; Güne sabah birasıyla başladım balık pazarında eski Amerikan country müzikleri çalan grubu izlerken. Dans edenler, içenler, masalarda ritm tutanlar... Üst katına sadece yemek yiyecek olanların alındığı mekanın dışında devam eden pazar yeri tıklım tıklım dolu. Bu arada pazarda hediyelik alışverişi için de seçenekler var haberiniz olsun.

Pazarın ardından yakınlardaki Elbetunnel'i ziyaret ediyorum. Yaklaşık yarım kilometrelik bu tünele merdivenler ya da asansörle inebilirsiniz. Burada yaşayanlardan daha çok turistlerin ilgi gösterdiği bir yer burası. (Asansörde, Türk olmadığımdan %100 emin bir şekilde beni arkadaşına gösterip yüksek sesle bıyığımı arkadaşı Haşmet'in bıyığına benzetip beni çekiştiren memleketim insanını da buradan sevgiyle anmak isterim :) ) Hemen ardından Bismarck Anıtı'nın olduğu parka geçtim. Evsizlerin çadırlarının olduğu bir parkın içinde yer alıyor bu betondan anıt. Parktan sonra dün hava kararırken ziyaret ettiğim St. Pauli'nin Millertorn Stadyumu'nun yanından geçip Rota Flora'ya gidiyorum. Gündüz gözüyle hem binayı hem de yan tarafındaki duvar resimlerini bir kez daha görüp Beatles Platz'a iniyorum. İlk yıllarında Hamburg'daki barlarda sahneye çıkan Beatles anısına 2012'de ilgisizlikten kapanana kadar bir müze de varmış burada. Şimdi plak şeklinde düzenlenmiş meydandaki silüetlerinin heykelleri kalmış bir tek.



Doğuya doğru devam edince şehrin en büyük kilisesi çıkacak karşınıza: St. Michel Kilisesi. Hamburg'un silüetini belirleyen bu yapı 1980'lerden beri restore ediliyor. Nehirde yolculuk eden gemiler için de mihenk taşı olan kilisenin metalden kulesine 5 €'ya çıkabilirsiniz. Neyseki 450 basamağı tırmanmak zorunda değilsiniz, asansör var lakin gayet korkutucu geldi bana. Hele metalden kulenin tepesi rüzgarda hissedilir bir şekilde sallanınca hissettiklerim, manzaranın güzelliğini sildi attı.

Gün kararmadan ,ki 4'te kararıyor, bi de şu göllerin etrafında dolaşayım dedim. Güneydeki minik gölün hemen üstündeki yapay göl, etrafında şehrin en lüks evlerini barındırıyor. Pahalı oldukları belli bu evlerle göl arasında da yürüyüş ve bisiklet yolu yapılmış, tek tük ağaçlar ve yeşillik alan içinden geçen. Yaklaşık 6-7 kilometrelik bu güzergah eminim yazın da çok güzeldir.


Ayaklarıma kara sular inmiş bir halde döndüm odama. 2-3 saat dinlenip anca kendime geldim. Akşam son kez ışıklı Noel Pazarları'nda takıldım. Ghülwein denilen sıcak şarap, Eierpunch isimli inceltilmiş boza kıvamındaki karışım, marzipanlı krep, hellimli dürüm, envai çeşit tatlılar... Ramazan'da kurulan eğlenceler gibi ortam sadece bunun Batılı versiyonu. Reeperbahn bölgesindeki bir çadırda striptiz gösterisi bile vardı, o kadar rahat bir dini bayram sevinci kutlaması yani.


Sabah erkenden kalkıp düşüyorum yollara. Tren Biletini internetten alacak olanlara biletin çıktısını almaları gerektiğini hatırlatayım. Almazsanız sabah sabah benim gibi koşturursunuz ortalıkta. Tren garındaki information desk değil yardımcı olmak, daha çok problem çıkaran cinsten. Yakınlarda bir internet kafe de yok. Neyse ki garın karşısındaki Generator Hostel'de çalışan türbanlı kızımız İman bana yardımcı oldu da çıktımı alıp treni yakaladım. Gerçi bilet kontrolü yapan kadın çıktı olmasa biletin elektronik halinin de kabul edildiğini söyledi yarım yamalak İngilizcesiyle ama çıktıyı bilet deler gibi delmeyi de ihmal etmedi. Dün iki şekerli kapuçino istediğimde bana iki kapuçino veren çalışan gibi Hamburg'ta İngilizce ufaktan sıkıntı kaynağı olabiliyor bu arada, haberiniz olsun.

Bir sonraki hedef Berlin.


Fotoğraf Listesi:


1- Rota Flora

2- Kuzeydeki gölün üstündeki köprülerden biri: Çiftler üzerine isimlerini kazıdıkları kilitleri köprüye asmışlar.
3- Rota Flora'nın arkasındaki park duvar resimleriyle dolu. Ben gittiğimde denk geldiklerimden biri.
4- St. Pauli'nin Millerntorn stadyumu
5- Elbetunnel
6- Beatles Meydanı
7- Balık Pazarı'ndan bir enstantene.

Önerilen Sayfalar:


Heildelberg 
* Baden Baden ve Strasbourg 
* Almanya'da bir başka gezi: Ünlü Pastafaryan Bruder Spaghettus'la Bir Gün 
* Hamburg'un ardından Berlin gezisi: Berlin in Berlin
* Türkiye'den işgal evi manzaraları: Yeldeğirmeni'nde Neler Oluyor?
* Gezi Parkı işgali zamanları: Taksim Gezi Parkı Gezisi
* Danimarka'dan alternatif yaşam örneği: Danimarka'da, Kopenhag'ın göbeğindeki komün: Christiania
Kopenhag - Geniş Geniş