7 Ağustos 2016 Pazar

Malmö ve Lund

Kopenhag'da bir tam gün boşum olunca hemen yakınlardaki iki şehre günübirlik bir kaçamak yaptım. Malmö zaten Kopenhag'a yarısı deniz altından, yarısı üstten bir yolla bağlı. Lund da üniversite şehri olarak bilinen tarihi bir yerleşim yeri. 

Kopenhag - Lund tüm gün geçerli gidiş dönüş bileti kişi başı 220 Danimarka Kronu tutuyor (Yaklaşık 100 TL). Bu biletle yol üstündeki Malmö'yü de geziyoruz, zaten çok sık tren var bu hatta. Danimarka kronunu 2'ye İsveç kronunu 3'e bölüp TL olarak hesapladım ben gezimde (Eylül 2015). Danimarka'dan İsveç'e geçince ilk hissettiğiniz şey fiyatların ucuzlaması oluyor. 

Tren Kopenhag'dan Lund tren istasyonuna yarım saatte ulaşıyor. 1600'lerde kurulmuş İsveç'in ilk üniversitesi bugün 40.000 küsur öğrencisiyle aynı zamanda ülkenin en büyük üniversitesi de. Bir nevi Eskişehir gibi yani. Şehrin tarihi merkezi gayet iyi korunmuş durumda ama çeperde de bolca yeni yerleşimler mevcut. 

Biz gezimize All Saint Kilisesi ile başlıyoruz. 1892'de yapılmış bu tuğladan kilisenin ardından Botanik Bahçesi'ne (Botaniska Tradgarden) geçiyoruz. Şehrin merkezindeki bu güzel bahçe, envai çeşit bitkiye de ev sahipliği yapıyor. Biz bulamadık ama girişteki Information kısmından aldığımız haritaya göre hemen bu binanın arkasında erguvan bile varmış. İstanbul'a has endemik bir tür olan erguvanı bu soğuk iklimde hem de seranın dışında nasıl yetiştiriyorlar şaşırdım açıkçası. 

Botanik bahçesinin içinde bir de sera var. Saat 11'de açılan serada çok daha nemli/sıcak iklimlerden getirilmiş bitkileri bulabilirsiniz. Seranın yanındaki küçük göletteki nilüferler de çok güzel. Bu arada serada nilüfer benzeri bir bitki çok ilginç geldi bana; fotoğrafını da yayınlayayım burada tam olsun.

Botanik bahçesinden sonra kaybola kaybola sonunda Kutsal Ruh Kilisesini (Church of Holy Spirit) buluyoruz. 1968'de yapılmış bu modern kilise binası daha önce gördüğüm kiliselere hiç benzemiyor. İlginç bir dini yapı olmuş. 

Şehrin merkezine doğru geri dönerken 1867'de inşa edilen Lund Gözlemevi'nin yanından geçiyoruz. Lund'daki ilk gözlemevi 1672 yılında inşa edilmiş ancak 1676 yılındaki Lund Savaşında yıkılmış. Şimdiki gözlemevinin yapılması için bi 200 yıl kadar beklemek gerekmiş. 

Merkezdeki Lund Katedrali tahmin edileceği üzere şehrin en eski yapısı. Zaten diğer tarihi yapıları da katedralin etrafında görebilirsiniz. Katedralden aşağı inerken sağdaki kitapçıdan tarihi merkezin güzel bir eskizini alıyorum. Kopenhag'daki muadillerinin yarısından bile ucuz fiyatlar bu arada. 

Katedralin etrafında Bibliotek, Kungshuset (Kral'ın Evi) ve Tarih Müzesini de görebilirsiniz. Pazartesi günü kapalıydı tarih müzesi. Bi de Kültüren Müzesi var etrafta ama onu da biz pas geçtik Malmö'ye doğru yollanmak için. Lund özellikle üniversite okumak isteyenler için huzurlu bir şehir. 

15 dakikalık bir tren yolculuğu sonunda Malmö'ye varıyoruz. Malmö'de aslında çok fazla gezecek yerimiz yok. Önce liman bölgesinde yer alan İsveç'in en yüksek gökdeleni Turning Torso'ya doğru yürüyoruz. Bu 90 derece dönmüş ilginç gökdelen 2005'te açılmış. Sonra benzerleri başka yerlere de yapılmış. 

Ardından Malmö Kalesine geçiyoruz. Etrafına hendek kazılmış bir kale bu ve şu an içinde bir müze ve akvaryum barındırıyor. Pek ilgimizi çekmediğinden pas geçiyoruz bu müzeyi de. Etrafındaki balıkçı kulübelerinin yanından geçip merkezdeki trafiğe kapalı sokaklarda turluyoruz bir süre. 

Şehrin lüks merkezinden güneye devam ederseniz daha çok göçmenlerin yaşadığı bölgelere geliyorsunuz. Türklerin, İranlıların, Çinlilerin, Taylandlıların mekanları dolu buralar. 

Yemek yemek için önce vejataryen Cafe Glassfabriken isimli bir mekanı arıyoruz. Ne yazık ki verilen adreste yeller esiyor; mekan kapanmış. Bu sefer yanımdaki arkadaşıma geçiyor seçim hakkı ve soluğu bir Steak House'da alıyoruz. :) Kött Baren isimli mekanda içki dahil kişi başı 200 lira civarı bir fiyata karnınızı doyurabiliyorsunuz. Vejataryenler için daha hesaplı patates kızartması gibi seçenekleri mevcut. Tatlı için Kao's isimli mekana geçiyoruz. Çok mu lezzetliydi tatlılar? Ortalama... Olmasa da olur yani. 

En son Malmö Sinagogunun yanından geçiyoruz. Önündeki yol trafiğe kapanmış, etrafta herhangi bir tabela ya da açık kapı yok. Yine de Davut yıldızından belli sinagog olduğu. İskandinav ülkelerinde bile huzurlu Yahudi dini yapıları olamıyor ne yazık ki. 

Malmö tren istasyonundan trenimize atlayıp dönüyoruz Kopenhag'a. Tren istasyonunda ücretsiz şifresiz WiFi da var, gidenlere duyurulur. 

Fotoğraf Listesi: 


1- Lund Botanik Bahçesi'ndeki nilüfer benzeri bitki
2- Kutsal Ruh Kilisesi'nin modern binası
3- Lund Katedrali
4- Yanar dönerli Turning Torso
5- Bu da Malmö'de St. John Kilisesi'nin hemen alt tarafında karşımıza çıkan fütüristik bir metro istasyonu
6- Malmö Sinagogu

Önerilen Sayfalar: Kopenhag'dan gezi yazıları

Kopenhag - Geniş Geniş Kopenhag Bir Günde Gezilebilir mi?
Danimarka'da, Kopenhag'ın göbeğindeki komün: Christiania 









5 Ağustos 2016 Cuma

Şirin Çek Kasabası Olomouc

Brno'dan günübirlik bir yolculuk yaptım Olomouc'a (Olomos okunuyor). Çek Cumhuriyeti'nin kasabamsı sevimli bir şehri Olomouc. Çek Cumhuriyeti'nde ulaşım için Student Agency'ye gitmek en makulü diyorlar biz de öyle yapıp Brno'dan kişi başına 105 Korun'a biletlerimizi alıyoruz. Yaklaşık 1 saatte varıyoruz Olomouc terminaline.

Önce Masarykova Trida Caddesi boyunca şehre doğru yürüyüp nehrin ilk kolundan sonra ikinciden önce Nabre Zi boyunca sağa kıvrılıyoruz. Yeşil çatısıyla hemen dikkat çeken 100 yıllık Olomouc Ortodoks Kilisesi var karşımızda. Altın rengi soğan kubbelerindeki Rus etkisi hemen göze çarpan bu kilise çok da eski değil, 1939'da yapılmış. Biraz daha devam edince bu sefer çok daha eski tarihli bir dini yapı çıkıyor karşımıza: Hradisko Manastırı. 1078'de Morava Nehri kıyısına inşa edilmiş bu yapı 1784'de askeriyeye devrediliyor. 1802'den beri de askeri hastane olarak hizmet veriyor.

Nehrin öbür tarafına geçme vakti artık. Yeşillikler arasında karşıya geçip bahçeli güzel evlerin olduğu semtin ardından merkeze geliyoruz. Radnice denilen Hükümet Konağı'nın altında Turist Information yer alıyor. Buradan haritamızı ve gezilecek yerlerle ilgili bilgileri alıp başlıyoruz dolaşmaya. Aralık ortasında Christmas Market bu merkezdeki meydana açılmış. Hava 4 gibi karardığından Christmas Market'in tadını çıkartma işini akşama erteleyip önce Slovanska üzerindeki Church of Immaculate Conseption'a uğruyoruz. Daha önce görmediğim bir İsa figürü var burda: Çarmıha gerilmiş ama camdan vitray şeklinde. Az aşağıda da Saint Maurice Kilisesi (Kostel Svateho Marice) var. Bu kilisenin kulesine çıkıp şehri izlemek de mümkün.

Güneye inip bu sefer başlıyoruz çeşmeleri gezmeye. Olomouc bolca Barok dönemi çeşmelerle dolu. 1700'lerin başından kalma bu çeşmeler eski Roma Tanrılarını karşımıza çıkarıyor. Jüpiter, Merkür, Neptün, Herkül... Herkül Çeşmesinin zeminindeki hikayesine göre bu çeşme 1687'de Türklerin Viyana kuşatmasında başarısız olması anısına inşa edilmiş. Ayrıca Olomouc'un kurucusu kabul edilen Jül Sezar'ın da bir çeşmesi meydanda karşınıza çıkacaktır.

Meydandaki Hükümet Konağı ayrıca Astronomik saate de ev sahipliği yapıyor. 100'lerce yıllık ömrü boyunca defalarca yenilenmiş bir saat bu aslında ama en son 2. Dünya Savaşından sonra yıkılan saatin yerine Varşova Paktı'na üye Çekoslovakya'da Sosyalist Gerçekçilik akımına uygun şekilde çalışanları gösteren bir saat yapılmış. Şimdilerde saati eski hallerinden birine dönüştürmeyi düşünüyorlarmış.

Meydanda Hükümet Konağı'nın tam karşısında Edelmann Sarayı yer alıyor. Zamanının zenginlerinden birinin yaptırdığı bu sarayda şimdilerde dükkanlar ve bir tiyatro yer alıyor.

Olomouc denince en çok hatırlanacak anıt yine bu merkezde: Holy Trinity Column. 32 metre uzunluğunda, 1754'te yapılmış bu anıt UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde de yer alıyor.

Alttaki meydana inince yine çeşmeler ve Marian Plague Anıtı karşınıza çıkacak. 1700'lerin başında şehirde baş gösteren veba salgını sonrası dikilmiş.

Alt meydandan güneye devam ederseniz karşınıza Sen Catherine Manastırı çıkacak. 1951'de komünist dönemde müzeye çevrilen manastır 1287'de inşa edilmiş.

Hemen alt taraftaki Aksamitova Sokağı'na saparsanız merkezdeki en yeşillik parka ulaşacaksınız. Şehir surları boyunca uzanan bu parkın içinden ufak bir dere de akıyor. Ayrıca park şimdilerde bakımsız duran Yugaslav Askerler Mozolesi'ne de ev sahipliği yapıyor. Zamanında Yugoslavya toprağı olan bu anıt dağılma sonrası kime ait olduğu problem olduğundan bir türlü restore edilemiyormuş.

Surların arasındaki üstü kapalı merdivenlerden çıkınca önce Olomouc'un tescilli Art Nouveau evlerinden biri Villa Primavessi çıkacak karşınıza. Bu evin iç dekorasyonunda Gustav Klimt de görev almış.

10 metre devam ederseniz bu kez Sen Michala Kilisesini göreceksiniz. 1600'lerin sonlarında yapılan bu kilisenin özellikle iç süslemeleri güzel. Burdan doğuya devam edince Sen John Santander Şapeli'ne ulaşacaksınız. Zamanında buradaki hapisanede işkenceye uğramış John Santander.

Tramvay yoluna ulaşıp merkezin ters yönünde yürürseniz önce Modern Sanat Müzesi'ni ardından  Triton Çeşmesini göreceksiniz. Durmayın devam edin yürümeye. Olomouc'un en şaşalı katedrali az ileride solunuzda karşınıza çıkacak: Sen Wenceslas Katedrali. Biz bu gotik katedrale hava kararınca ulaşabildik. Orta Avrupa'nın karanlık sokakları nasıl efsaneler yaratıyor işte bu katedralin önünde çok net anladım. Katedralin yan tarafında şimdilerde müze olarak kullanılan kısım da zamanında buraya inşa edilmiş kalenin kalıntıları dönüştürülerek oluşturulmuş.

Merkeze dönüp Christmas Market'te vakit geçirebiliriz artık. En kısa gün yaklaşırken saat 4'te kararıyor hava. Karnımız da hafiften acıkmaya başladı. Çeklerin abur cuburlarından bahsedeyim biraz da. Bramboraky, patatesten mücver gibi yağda kızartılıyor. Biraz tuzluydu benim yediğim ama onun dışında lezzetliydi. Langose bizim lokmaya ya da bişiye benziyor; yağın içinde kızarmış hamurun üstüne tartar sosu, dövülmüş sarımsak ve rendelenmiş peynir koyuyorlar. Bi de tatlı olarak Trdelnik var. Aslında trdelnik bir dönem bizde de Kuzey ve Güney dizisiyle meşhur olmuştu. Makara deyip satılmaya başlanmıştı ama tutmayınca piyasadan kalktı. Bobin etrafına sarılmış ve üzerine şeker serpilmiş hamuru çevire çevire ateşin üstünde çıtır hale getiriyorlar. Bazı yerlerde (bizde de böyleydi) içine Nutella sürülüyor. Nutella'lı daha tatlı oluyor.

Karnımız da doyduğuna göre dönüş vakti geldi. Sevimli bir yer Olomouc, vaktiniz varsa ve yolunuz düşerse tavsiye ederim.

Fotoğraf Listesi:


1- Holy Trinity Column ve Kent Meydanı

2- Hradisko Manastırı
3- Altın rengi soğan kubbeleriyle Olomouc Ortodoks Kilisesi
4- Şehir surları ve altındaki park
5- Sosyalist Gerçekçilik üslubuna göre yenilenmiş astronomik saat

Önerilen Sayfalar:

Çek Cumhuriyeti'nin Çok Bilinmeyen Şehri Brno 
Viyana ve Modling'deki Seegrotte 
Bir günlük Bratislava Gezisi