Bir tam günlüğüne Milano'ya geleceğimi öğrendiğimde son İtalya gezime Milano'yu eklememiş olmanın sevincini yaşıyordum. Milano İtalya'da ziyaret edeceğim 6. şehir. Gerçi şehir merkezi dışına çıkma şansım olmayacak ve meşhur Como Gölü'nü göremeyeceğim ama bir dahaki Milano gezim için güzel bir başlangıç olacağı kesin.
İş gezisi olunca havaalanındaki Shereton'da kalıyorum. Bu uzuuuuun otelden şehir merkezine ulaşım Malpenza'dan ulaşımla aynı. Otelde spor salonu 24 saat açık. Şehre gitmek için, havaalanının çıkışına yakın bilet gişesi göreceksiniz. Bilet makinaları da var ama ben kullanmayı başaramadım. Havaalanına günübirlik gidiş dönüş bileti 15€. Tek yön ise 11€'ymuş. Bilet gişesinden çıkar çıkmaz hemen alt kattaki treni görünce saşırmamak elde değil. İki katlı otobüslere alıştık ama iki katlı tren de neyin nesi oluyor şimdi? Hemen üst kata kurulup 20 dakikada bir hareket eden treni bekliyoruz. İstikametimiz Cadorna istasyonu. Yolda telefonuma kopyaladığım Milano gezi yazılarını ve İphone için hazırlanmış ücretsiz Milano Şehir Rehberi'ni (tam ismi Milan City Travel Guide) inceliyorum. Vee 35 dakikada Cadorna istasyonundayız.
Nisan 2012 başı ve hava şansımıza bulutlu. Güneşli bir günde gezmek ne güzel olurdu diye düşünürken önce Castello Sforzesco'nun içinde buluyorum kendimi. Bu eski kale belli ki sağlam restore edilmiş. Kalenin arka tarafından çıkıp büyük parka atıyorum kendimi. Etrafta tek tük insan var ve yeşil zümrüt yeşiline dönüyor bulutlarla beraber. Yoksa güneşten ziyade bulut daha mı yakışıyor Milano'ya? Parco Sempione'yi tavaf edip Arena'nın arkasından yürümeye devam ediyorum. Hedefimde 10 Corso Como var ama oraya gelmeden 200 metre önce aynı sırada (sağda) gördüğüm bi eskici de çok hoş ürünler satıyor. Şehrin popüler yerlerinden, şık mağazalarından önce 10 Corso Como'yu buluyorum. Özellikle üst kattaki kitap-tasarım mağazasında ilginç ama pahalı ürünler sunan bu mağazanın outlet'i Via Tazzoli'nin doğu ucunda yer alıyor. Yürüyerek 5 dakika mesafede. Outlet kısmında tasarım ürünlerden ziyade kitap ve kıyafet bulabilirsiniz. Ünlü markaların seri sonu ürünlerinde %50 indirim vardı. Türkiye'de indirimleri takip edip daha ucuza bulunabilir sanki, bilemiyorum...
Merkeze dönerken yine Parco Sempino'dan geçiyorum yine. Şimdi yavaş yavaş dalabilirim Milano'nun lüks markalarının olduğu sokaklara. Tahmin edeceğiniz üzere İtalyan markalarının hepsi sıra sıra dizilmiş sokaklara. Dante caddesi boyunca değişik dükkanlara uğruyorum. Kıyafetten ziyade hediyelik eşya, kitap, oyuncak satan dükkanlara... İlgimi çeken bir dolu ürünü inceleyip evde ıvır zıvır depolamamak için sadece bakıp geçiyorum. Böyle böyle Duomo meydanına kadar geliyorum. Önce meydandaki Galleria Vittorio Emanuele II'yu ziyaret ediyorum. İçimdeki "ben burayı biliyorum" hissinin sebebini iki dakikada çıkartıyorum: Aynısı Napoli'de yok muydu bunun? Güzel bir bina... Zemindeki mozaikleri, yüksek ve camdan tavanı ile bir sene sonra eski bir tanıdıkla karşılaşmış gibiyim. Biraz ara sokaklarda dolaşıyorum ve bu sefer de karşıma Torre Velasca binası çıkıyor. Daha yeni "100 çirkin bina" listesinde görmüştüm de o kadar çirkin gelmemişti bana. Yakından bakınca sanki listedeki yerini hak etmiş gibi geldi.
Karnım acıkmaya başladı. Milano'yla ilgili blog yazılarından topladığım restoranların hemen hemen hepsi şehrin uzak yerlerine denk geliyormuş ne yazik ki. Neyse sonunda tam merkezde bir yer buluyorum listeden. İsmi Ciao ve Duomo Meydanı'da Galleria Vittorio Emanuele II'nin girişinin hemen yanında. İkinci kattaki bu self servis restoranda tam makarna alacakken gözüme Paella çarpıyor. Kim bilir ne kadar oldu yemeyeli. İtalya'ya gelmişken İtalyan yemeği yemeliyim demeyip Paella alıyorum hemen. Gerçekten özlemişim. Barcelona'da yediğim kadar olmasa da gayet lezzetli. Paella + kolaya 9€ ödeyip çıkıyorum Ciao'dan. Hemen çıkışta soldaki dondurmacıdan da dondurmamı alıyorum. Hele kavunlu dondurmayı ne güzel yapıyor bu İtalyanlar. Keyfim yerinde.
Şimdi Duomo'ya çıkabilirim. Asansörle 10€ yayan 6€ ve 250 basamak var. 170 basamak çıkınca ilk terasta bir mola veriliyor. Duomo'nun çatısındaki sütunların üstündeki heykeller göğe doğru uzanıyorlar. İşte Milano'nun en etkileyisi yeri burası. Hem şehir ayaklarınızın altında hem de bu heykeller sizi bambaşka dünyalara götürecek kadar etkileyici. Vampirli filmlere güzel dekor olur bu çatı. Her yer mermer, oymalı, hüzünlü ve tek renk. Hafif çiseleyen yağmur da dekoru tamamlıyor. Terasta tadilat var, yine de hem şehri hem Duomo'nun çatısını izlemek güzel. İnişte içine giriyorum. Duomo'yu ziyaret etmek ücretsiz. Duomo'nun içi İstiklal Caddesi'ndeki San Antuan'a benziyor. Biraz daha büyüğü elbette (dünyadaki en büyük üçüncü kiliseymiş). Roma'daki kiliselerin şaşaasından ziyade hüzün hakim Duomo'ya. Gri tonlarında karanlık bir kilise ama yine çok etkileyici.
Ardından Milano'nun ikinci büyük parkına Giardini Pubblici'ye gitmeye karar verdim. Bazı yerlerde ismi Giardini İndro Montanelli diye de geçiyor. La Scala Tiyatrosunu karşınıza alıp sağa doğru Via A. Manzoni'yi takip edince karşınıza çıkıyor. Aksam 9'a kadar açık parkta köpeğini gezdirenler ya da köpekler rahatça koştursun diye ayrılmış alanda özgürce koşmalarını izleyenler, çimlerde oynayanlar, çimler ıslak diye banklarda sevişenler... Milano'da tüm şehre inat zamanın gayet yavaş aktığı bir yer burası. Peyzajı da çok hoş, sanki şehrin göbeğinde değilsiniz gibi her şey. Hava çiselemeye gökyüzü sadece bulutlardan değil aynı zamanda uzaklara giden güneşten dolayı da karanlığa dönmeye başlarken geri dönüş yoluna koyuluyorum. Yine Cadorna istasyonu ve Malpensa'ya giden çift katlı tren. Öyle yorulmuşum ki uyukluyorum trende. Rüyamda Milano'ya bir sonraki gelişimde gitmek istediğim Como Gölü'nde gezinmeye başladım bile...
Önerilen Sayfalar: İtalya'ya gidecekler buralara da baksın
- Napoli - Torino'da Bir Haftasonu- Roma'nın Mimari Şaheserleri
- Floransa
- Çarşılı köprüler - Irgandı, Rialto ve Vecchio
- Venedik'te Bir Gün
- Siena, San Gimignano ve Palio Yarışı
- Pisa
- Bologna'da Porticolar Altında Bir Gezi
Fotoğraf Listesi:
1- Galleria Vittorio Emanuele II'nun içi
2- Torre Velasca Binası
3- Duomo'nun çatısından Duomo Meydanı
4- Duomo'nun çatısı
5- Duomo'nun çatısındaki heykeller
dinceryazici79@gmail.com
İş gezisi olunca havaalanındaki Shereton'da kalıyorum. Bu uzuuuuun otelden şehir merkezine ulaşım Malpenza'dan ulaşımla aynı. Otelde spor salonu 24 saat açık. Şehre gitmek için, havaalanının çıkışına yakın bilet gişesi göreceksiniz. Bilet makinaları da var ama ben kullanmayı başaramadım. Havaalanına günübirlik gidiş dönüş bileti 15€. Tek yön ise 11€'ymuş. Bilet gişesinden çıkar çıkmaz hemen alt kattaki treni görünce saşırmamak elde değil. İki katlı otobüslere alıştık ama iki katlı tren de neyin nesi oluyor şimdi? Hemen üst kata kurulup 20 dakikada bir hareket eden treni bekliyoruz. İstikametimiz Cadorna istasyonu. Yolda telefonuma kopyaladığım Milano gezi yazılarını ve İphone için hazırlanmış ücretsiz Milano Şehir Rehberi'ni (tam ismi Milan City Travel Guide) inceliyorum. Vee 35 dakikada Cadorna istasyonundayız.
Nisan 2012 başı ve hava şansımıza bulutlu. Güneşli bir günde gezmek ne güzel olurdu diye düşünürken önce Castello Sforzesco'nun içinde buluyorum kendimi. Bu eski kale belli ki sağlam restore edilmiş. Kalenin arka tarafından çıkıp büyük parka atıyorum kendimi. Etrafta tek tük insan var ve yeşil zümrüt yeşiline dönüyor bulutlarla beraber. Yoksa güneşten ziyade bulut daha mı yakışıyor Milano'ya? Parco Sempione'yi tavaf edip Arena'nın arkasından yürümeye devam ediyorum. Hedefimde 10 Corso Como var ama oraya gelmeden 200 metre önce aynı sırada (sağda) gördüğüm bi eskici de çok hoş ürünler satıyor. Şehrin popüler yerlerinden, şık mağazalarından önce 10 Corso Como'yu buluyorum. Özellikle üst kattaki kitap-tasarım mağazasında ilginç ama pahalı ürünler sunan bu mağazanın outlet'i Via Tazzoli'nin doğu ucunda yer alıyor. Yürüyerek 5 dakika mesafede. Outlet kısmında tasarım ürünlerden ziyade kitap ve kıyafet bulabilirsiniz. Ünlü markaların seri sonu ürünlerinde %50 indirim vardı. Türkiye'de indirimleri takip edip daha ucuza bulunabilir sanki, bilemiyorum...
Merkeze dönerken yine Parco Sempino'dan geçiyorum yine. Şimdi yavaş yavaş dalabilirim Milano'nun lüks markalarının olduğu sokaklara. Tahmin edeceğiniz üzere İtalyan markalarının hepsi sıra sıra dizilmiş sokaklara. Dante caddesi boyunca değişik dükkanlara uğruyorum. Kıyafetten ziyade hediyelik eşya, kitap, oyuncak satan dükkanlara... İlgimi çeken bir dolu ürünü inceleyip evde ıvır zıvır depolamamak için sadece bakıp geçiyorum. Böyle böyle Duomo meydanına kadar geliyorum. Önce meydandaki Galleria Vittorio Emanuele II'yu ziyaret ediyorum. İçimdeki "ben burayı biliyorum" hissinin sebebini iki dakikada çıkartıyorum: Aynısı Napoli'de yok muydu bunun? Güzel bir bina... Zemindeki mozaikleri, yüksek ve camdan tavanı ile bir sene sonra eski bir tanıdıkla karşılaşmış gibiyim. Biraz ara sokaklarda dolaşıyorum ve bu sefer de karşıma Torre Velasca binası çıkıyor. Daha yeni "100 çirkin bina" listesinde görmüştüm de o kadar çirkin gelmemişti bana. Yakından bakınca sanki listedeki yerini hak etmiş gibi geldi.
Karnım acıkmaya başladı. Milano'yla ilgili blog yazılarından topladığım restoranların hemen hemen hepsi şehrin uzak yerlerine denk geliyormuş ne yazik ki. Neyse sonunda tam merkezde bir yer buluyorum listeden. İsmi Ciao ve Duomo Meydanı'da Galleria Vittorio Emanuele II'nin girişinin hemen yanında. İkinci kattaki bu self servis restoranda tam makarna alacakken gözüme Paella çarpıyor. Kim bilir ne kadar oldu yemeyeli. İtalya'ya gelmişken İtalyan yemeği yemeliyim demeyip Paella alıyorum hemen. Gerçekten özlemişim. Barcelona'da yediğim kadar olmasa da gayet lezzetli. Paella + kolaya 9€ ödeyip çıkıyorum Ciao'dan. Hemen çıkışta soldaki dondurmacıdan da dondurmamı alıyorum. Hele kavunlu dondurmayı ne güzel yapıyor bu İtalyanlar. Keyfim yerinde.
Şimdi Duomo'ya çıkabilirim. Asansörle 10€ yayan 6€ ve 250 basamak var. 170 basamak çıkınca ilk terasta bir mola veriliyor. Duomo'nun çatısındaki sütunların üstündeki heykeller göğe doğru uzanıyorlar. İşte Milano'nun en etkileyisi yeri burası. Hem şehir ayaklarınızın altında hem de bu heykeller sizi bambaşka dünyalara götürecek kadar etkileyici. Vampirli filmlere güzel dekor olur bu çatı. Her yer mermer, oymalı, hüzünlü ve tek renk. Hafif çiseleyen yağmur da dekoru tamamlıyor. Terasta tadilat var, yine de hem şehri hem Duomo'nun çatısını izlemek güzel. İnişte içine giriyorum. Duomo'yu ziyaret etmek ücretsiz. Duomo'nun içi İstiklal Caddesi'ndeki San Antuan'a benziyor. Biraz daha büyüğü elbette (dünyadaki en büyük üçüncü kiliseymiş). Roma'daki kiliselerin şaşaasından ziyade hüzün hakim Duomo'ya. Gri tonlarında karanlık bir kilise ama yine çok etkileyici.
Ardından Milano'nun ikinci büyük parkına Giardini Pubblici'ye gitmeye karar verdim. Bazı yerlerde ismi Giardini İndro Montanelli diye de geçiyor. La Scala Tiyatrosunu karşınıza alıp sağa doğru Via A. Manzoni'yi takip edince karşınıza çıkıyor. Aksam 9'a kadar açık parkta köpeğini gezdirenler ya da köpekler rahatça koştursun diye ayrılmış alanda özgürce koşmalarını izleyenler, çimlerde oynayanlar, çimler ıslak diye banklarda sevişenler... Milano'da tüm şehre inat zamanın gayet yavaş aktığı bir yer burası. Peyzajı da çok hoş, sanki şehrin göbeğinde değilsiniz gibi her şey. Hava çiselemeye gökyüzü sadece bulutlardan değil aynı zamanda uzaklara giden güneşten dolayı da karanlığa dönmeye başlarken geri dönüş yoluna koyuluyorum. Yine Cadorna istasyonu ve Malpensa'ya giden çift katlı tren. Öyle yorulmuşum ki uyukluyorum trende. Rüyamda Milano'ya bir sonraki gelişimde gitmek istediğim Como Gölü'nde gezinmeye başladım bile...
Önerilen Sayfalar: İtalya'ya gidecekler buralara da baksın
- Napoli - Torino'da Bir Haftasonu- Roma'nın Mimari Şaheserleri
- Floransa
- Çarşılı köprüler - Irgandı, Rialto ve Vecchio
- Venedik'te Bir Gün
- Siena, San Gimignano ve Palio Yarışı
- Pisa
- Bologna'da Porticolar Altında Bir Gezi
Fotoğraf Listesi:
1- Galleria Vittorio Emanuele II'nun içi
2- Torre Velasca Binası
3- Duomo'nun çatısından Duomo Meydanı
4- Duomo'nun çatısı
5- Duomo'nun çatısındaki heykeller
dinceryazici79@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder