6 Ocak 2011 Perşembe

Koştura Koştura Ürdün

Sabah Şam'a vardığımızda ilk işimiz Amman'a giden taksileri bulmaya çalışmak oldu. Trende karşılaştığımız Iraklı 
Türkmenler bize çok dostça davrandılar ve bizi taksilerin kaltığı yere götürecek bir taksiye bindirdiler. Aslında otobüsle gitmeyi düşünüyorduk Amman'a ama bayramın ilk günü bugün, o yüzden hiç bir otobüs çalışmıyormuş. Tren yolculuğu sonrası akşamdan kalma gibiyiz. Taksilerin rayicinin 50 dolar olduğunu biliyoruz aslında ama 150 dolara başlayan pazarlığı 90 dolara kadar indirebiliyoruz; aşırı yorgunuz ve biran önce yola çıkmak istiyoruz.

3 saat süren yolun ardından Salahdin Otel'e ulaşıyoruz. İlk görüntü pek iç açıcı değil. Hemen 50 metre ötedeki Jordan Tower Hotel'e baktığımızda İngilizce konuşan sahibesinin yardımseverliği ve temizliğiyle hemen hemen aynı fiyata daha iyi bir otelde konaklama şansımız olduğunu görüyoruz ama Salahdin de bir gece konaklanamayacak kadar kötü değil. Önceden ödeme de yaptık zaten... Esyalarımızı odaya yerlestirip solugu Jordan Tower Hotel'de alıyoruz, kahvaltıda simit sunması çok hoş. Felaket açız. Otelin sahibesi kadın çok yardımsever ve ilgili. Masada bizimle oturup Ürdün gezi planımızloa ilgili konuşmaya dalıyor bizimle. Ne yazık ki az zamanda çok işler başarmaya çalışan bir planla yola çıktığımız için onun dediği süreleri dediği yerlere ayırmamız mümkün değil. Petra'da en az 2 gün kalmamız gerektiğini sylüyor, Lut Gölü'ne de en az bir tam gün ayırmak gerekiyormuş... Wadi Rum ve Akabe'yi de işin içine katacaksak 10 gün vaktimiz olmalıymış ama bizim sadece 3 günümüz var.

Amman'da gece bir şeyler içmek için Abdün denilen bölgeye geçiyoruz. Pek bi anlayamadık Abdün nasıl bir yer ama McDonalds'ın olduğu meydana 500-600 metre uzaklıktaki Blue Fig bir şeyler içmek için uygun bir mekan. Kadıköy'deki Karga'yı hatirlatıyor bana Blue Fig. Tarihi bir bina yerine modern bir bina düşünün sadece, tek farklı kısım orası. 1 Jordan Dinar (JD) 2 TL'ye denk ve Blue Fig de Taksim'de orta-ortanın biraz üstü bir yerin fiyat listesine sahip. Mekanda ücretsiz internet olması özellikle çok güzel. Amman'da da taksi çok ucuz. Otelimize taksiyle 1.5 JD'ye döndük.

Sabah ilk işimiz çantalarımızı Jordan Tower Otel'e bırakıp Abdali'deki garajından Petra'ya kalkan Jettbus otobüslerine binmek oluyor. Başka firmalar da var ama en iyi Jettbus'mış. (Otobüs saatleri için: Jett) 6:30'da hareket edecek otobüs dolu neyse ki 6:40'a bir tane daha koymuşlar. Bilet 8 JD. 3:30 saatte Petra'dayız. Petra şimdiye kadar gördüğüm en pahalı giriş fiyatına sahip tarihi yer: Kişi başı 50 JD.

Toplam 4 km. uzunluğundaki yürüyüş yolu boyunca doğal güzelliğin insan elinden çıkmış tarihi yapılarla bütünleştiği bir vadi sizi bekliyor. Zamanında Indiana Jones filminin burada çekilen sahneleri gözünüzün önüne geliyor... Hele gökyüzünün küçük bir parçasının göründüğü dar bir vadinin bitiminde karşınıza çıkan Hazine Binası büyüleyici bir güzellik. Aslında bu yolu at arabasıyla da alabilirsiniz, çünkü gidişin bir de aynı şekilde dönüşü var... Dönüşte at arabası bulmak çok zor, hepsi önceden tutulmuş. O yüzden gidişte hazine binasına kadar at arabasıyla gidip ardından yürüyerek sonuna kadar ulaşıp dönmek mantıklı bir tercih olabilir. Yolun sonundan üst katlara çıkmak ekstra ücrete tabii. Ancak bizim o kısma ayıracak vaktimiz yok. İleride bir gün yenidne geldiğimizde ziyaret etmek üzere o kısmı pas geçip taksicilerle pazarlığa başlıyoruz.

35 JD'ye Wadi Rum'a geçiyoruz. Önceden kalacağımız kampı ayarlamış olsaydık daha iyi olurdu tabii ama taksicinin bizi götürdüğü kampta konaklamak zorundayız. Wadi Rum çölün ortasındaki kamp yerlerinden oluşan bir yer. Birbirlerinden uzak aralıklarla bir çok kamp yeri var. Bizim gittiğimizde o akşam yerel halkın toplandığı Arap Gecesi varmış. Arapların eğlenmek konusunda çok da başarılı olamadıklarını anlıyorum bu eğlenceden. Zaten Ürdün gezisi boyunca dilime dolaşan Tamally Mahak'ı da çalamadılar bana... Çölde gece tahmin ettiğimizden bile daha soğuk. Bize verilen bir battaniye yetmiyor ve birer tane daha istiyoruz. Kat kat giyinmiş olmak da çok işe yaramıyor. Sabah kalkış 5:30. Çölde güneşin doğuşunu izlemeye gidiyoruz. Çölde kamyonetle 1 saat dolaşıyoruz. "Siq Lawrence" denilen kayanın üstüne oyulmuş tombiş suratlı Arabistanlı Lawrance suratını görmek eğlenceliydi. Bir daha gelirsek bu kayanın yanındaki kampta kalmaya karar veriyoruz çünkü çölün çok daha göbeğinde kayaların dibinde hoş bir kamp gibi görünüyor. Çöle gelenlere çölde deve sırtında 2-3 günlük geziler de düzenleniyormuş. Cıvıl cıvıl bir yaşamın tam tersi dingin bir ortamda sessizliği dinlemek, gece çantanıza zulaladığınız içkilerle yıldızların altında sarhoş olmak hoşunuza gidecekse Wadi Rum'da daha uzun süreli bir geziye mutlaka çıkın. Detaylı bilgi için: Wadi Rum Adventures

10 gibi otoyola bırakıyorlar bizi. Yolda Ali Iraqi çalıyor şöför. Ürdün'de dinleyip çok beğendiğim Arapça rap söyleyen bir şarkıcı kendisi. Ama daha sonra şarkılarına ulaşmam mümkün olmadı. Akabe'ye ulaştığımızda çölde soğuktan üşümemek için üstümüze giydiklerimiz elimizdeki poşetlere tıkılıyor hemen. Bodrum'da gibiyiz. 7.5 JD'ye 14:00 Jettbus otobüsüne bilet alıyoruz ve önümüzde daha 2 saat var. Ürdün'ün Kızıldeniz'e tek kıyısı Akabe'de ve haritaya bakarsanız bu kıyı çok zor görülebilecek nokta gibi duruyor. Phuket'teyken çok sevdiğim mercan kayalıkları üstünde şnorkelle yüzme deneyimini burada da yaşabileceğimi anlayınca hemen taksiyle özel plajların olduğu kısma geçiyoruz. Yanımda mayom yoktu ama uyduruk bir terlik ve mayo ayarlıyorum hemen kendime bir dükkandan. 20 dakika sonra mekanda şnorkel kiralamış mayomu giymiş bir halde deniz kenarındayım. Kendisine Shark adını takmış Ahmed isimli birisi bana eşlik ediyor yüserken. Deniz dalgalı ve mercan kayalıklarının üstünde yüzmek yine çok zevkli. Yarım saat sonra mutlu mesut çıkıyorum denizden.

Dönüş yolunda artık yorgunluk bizi hasta edecek düzeye ulaşmış durumda. Otele döndüğümüzde sabah çölde güneşi doğurmuş öğlen Kızıldeniz'de yüzmüş akşam Amman'da otele dönmüş birisinin yorgunluğuyla sızıyoruz. Siz siz olun Ürdün'e geniş bir zamanda gidin yoksa bizim gibi yollarda koşturup durursunuz.

Sabah kalkışımız 7:00. İş zamanı bile bu kadar çok erken kalkmamıştık ama Lut Gölü'nü (Dead Sea) görmek istiyoruz. Kahvaltı sonrası 8'de bir gece önce 45 JD'ye anlaştığımız taksici bizi kapıda bekliyor. 9'da Lut Gölü'ndeyiz. Su çok sıcak değil ama girilemeyecek kadar soğuk da değil. Lanetlenmiş Lut Kavminin kıyısında yerleştiği Lut Gölü dünyanın en alçaktaki gölü. Deniz suyundan 10 kat tuzlu suyu sayesinde suya batmanız mümkün değil. Yüzmek de öyle. Ağzınıza ya da gözünüze tuzlu su temas ederse büyük bir acının sizi beklediğine emin olabilirsiniz. O yüzden sırt üstü yüzülüyor Lut Gölü'nde. Boşlukta yürümenin nasıl bir şey olduğunu merak ediyorsanız önce Lut Gölü'nde suda asılı kalmanın ne demek olduğunu görün... Sanki birbiriyle akraba iki deneyim gibi geliyor bana bu ikisi...

Otele döndükten sonra rotamız yeniden Abdali'den geçiyor. Şam'a giden taksilere bineceğiz ve ertesi gün de Beyrut'a geçeceğiz...

Fotoğraf Listesi:

1- Petra'nın girişinde yürürken
2- Petra'da vadi boyunca yürürken
3- Petra'da meşhur hazine odası
4- Vadii Rum
5- Vadii Rum'daki kamp yerimiz
6- Lut Gölü'nde gazete okuyor gibiyken.

Önerilen Sayfalar:

Mardin - Hasankeyf
Tahran'da Bir Gün
Beyrut'ta Gece ve Gündüz
Hatay'ın lezzetleri
Gaziantep'te günübirlik yeme-içme-gezme
Şarm el Şeyh
Pembe Marakeş'te İki Gün
Fes'in Sarı Labirentleri ve Kısa Kazablanka Gezisi

dinceryazici79@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder