Arife Günü bir günlüğüne Halep'e geçeceğiz. Mardin ve Hasankeyf'in ardından öğleden sonra yola çıkıp Batman'dan 7 saatte Gaziantep'e ulaşabildi
k önce. Gece Tuğcan Otel'de konaklayıp sabah ilk iş Halep'e doğru yola koyulduk.
Halep'e tren de varmış ama ne saatlerine ulaşabiliyoruz ne de sorduğumuz Anteplilerden sağlıklı bir bilgiye... Biz de hemen Tuğcan'dan çıkıp ilk soldan aşağı iniyor ve Halep'e giden taksilerin bulunduğu durağı buluyoruz. Arife Günü zamlı tarife uyguluyorlar. Normalde 25 TL ama biz 30 lira ödüyoruz. Suriyeli şöförümüz Hüseyin Türkçe de İngilizce de bilmediğinden üç saat süren yol boyunca Arapça öğrendik. Mecburi ahbaplık yapan 5 insan kendi çaplarında anlaşmaya çalıştı tüm yol boyunca. Ortak bir dil olmadan ne kadar anlaşılabileceğini öğrendiğimiz hoş bir deneyim oldu bizim için.
45 Suriye Lirası 1 Dolara eşit ve bu fiyat hemen hiç değişmiyor... Demek ki 1 TL 30 Suriye Lirası. Hüseyin bizi Tren Garının önüne kadar bıraktı. Ortadoğu'daki gezilerimizde öğrendiğimiz bir şey şu ki şehirler arası çalışan taksiler ne kadar ısrarne kadar pazarlık ederseniz edin sizi şehir içinde istediğiniz yerde bırakamıyor. Bu yasak her ülkede geçerli ve bu kuralı değiştirmeniz mümkün değil. Hüseyin de bizi sonu gara çıkan yolun başında bıraktı ancak. Neyse ki yolumuz kısa.
Akşam 00:10 yataklı treniyle Şam'a geçeceğiz. 6 saat sürecek yol için kişi başı 6 dolarlık biletlerden almamız 45 dakika sürüyor. Halep'le ilgili ilk bilgileri bilet kuyruğunda tanıştığım Alman gençten alıyorum. Şehir haritasını alabileceğimiz Turist Informaton'dan, Baron Otel'den falan bahsediyor. Bilet alma prosedürü 3 ayrı gişede işlem yapmayı gerektiriyor. Önce pasaportunuzla bir yere kayıt oluyorsunuz. Sonra başka bir sıraya geçip bilet alıyorsunuz. En son da bilet ve pasaportunuzla birlikte polis olduğunu sandığım adamların kayıt yaptığı bankoya geçiyorsunuz ve büyükçe bir deftere Arapça isminizi ve başka bir takım ıvır zıvırı kaydediyorlar. Ortadoğu'da işsiz sayısını azaltmanın yolunun bu tarz bürokratik işlemleri arttırmaktan geçtiğini düşünmemek elde değil. Akabe'de bilet kontrolü yapılırken de aynı düşünce dolaşacak zihnimde: Biri imzalıyor, bir diğeri mühürlüyordu biletimi ve biletimi başka birinden almıştım otobüste de başka birisi yeniden biletimi kontrol edecekti...
Akşamki bilet işini hallettiğimize göre şimdi Turist Information'ı bulmalıyız. Ama Halep'te Türkçe ve ya İngilizce bilen birilerini bulmak ,diyelim buldunuz, bu kişinin Turist Information'ın nerede olduğunu bilmesi çok ender rastlanan bir durum. Sırtımızdaki çantalar altında ezilmeye başlamışken iyi kalpli bir satıcı halimize acıyor ve İngilizce bilen bir arkadaşını cep telefonundan arayıp önce bizim derdimizi öğreniyor, ardından turist information'ın yerini ve üşenmeyip bizi 15 dakika yürüme mesafesindeki Turist Information'a götürüyor. Dükkanını kapatıp bize yardımcı olan bu Suriyeli arkadaşı günün meleği ilan ediyoruz çünkü bu sayede haritaya ve Baron Otel'e ulaşıyoruz. Baron Otel Turist Information'a çok yakın. İnternette Baron Otel'le ilgili sağlıklı bir bilgiye ulaşmak çok zor ne yazık ki. Sadece tarihini anlatıyorlar bu otelin. Bazı yerlerde 2-3 sene önce tadilata girdiği yazıyor. Bizim gördüğümüz pek de tadilata uğramamış hala aynı eski havasını sürdüren bir otel olduğuydu. Zamanında Arabistanlı Lawrance, Kemal Atatürk gibi bir dolu ünlüye ev sahipliği yapmış bu oteli Ermeni kökenli birileri işletiyor. Çalışanlar ve sahibi gayet iyi Türkçe bilen insanlar.
Otelde çalışan Vahid'le 200 Suriye Lirası karşılığı akşama kadar çantalarımızı bırakmak konusunda anlaştık. Vahid bize dolar da bozdu sağolsun. Ardından Halep Kalesi'ne doğru yola çıkabildik. Ne yazık ki kalenin sadece etrafında vakit geçirebildik çünkü yazın 6'ya kadar açık olan kale kışın 4'e kadar ziyaretçi kabul ediyormuş. Kale deyince aklınıza genellikle eski kalıntılar ve yıkılmış duvarlar geliyorsa Halep Kalesi bu konudaki fikrinizi değiştirecek kadar sağlam bir yapı. Dışarıdan gördüğüm kadarıyla söylüyorum elbette şimdiye kadar gördüğüm en sağlam kale duvarlarına sahip. Giriş kısmı da çok etkileyici...
Kale'nin etrafında biraz bakındıktan sonra ara sokaklara dalıyoruz. Kapalıçarşı ve uzantıları, labirent misali uzanan eski dar sokaklar çok etkileyici. Akşam şehrin üstüne çökerken her aralık farklı sürprizler barındırıyor...
Kapalıçarşıyı gezerken görünüşüne dayanamayıp aldığım irmik tatlısı çok lezzetli. Ne kadar hijyenik olduğunu bilmiyorum çünkü Ortadoğu gezisi dönüşü tüm bağışıklık sistemim çökmüş, ateşler içinde acilde aldım soluğu. Ama ne yalan söyleyeyim o irmik tatlısının tadı hala damağımda. Çarşıdan ipek örtüler ve sürme aldım hediyelik olarak. Sürmeleri bilmiyorum ama ipek diye satılan örtülerin yıkama aşamasında çok fazla renk verdiğini söylediler. Çok tavsiye etmiyorum yani.
Karnımız çok aç. Baron Otel'e dönüp akşam yemeği için Wanes Restoran'a doğru yollanıyoruz. İsmini internette duyduğum lüks bir restoran burası ama fiyatları Taksim'de sıradan bir cafe-restoran ayarında. Aziziye'de nehrin kıyısındaki bu restorana gitmek için Baron Otel'den çıkınca Baron Caddesi boyunca sağa doğru yürüyüp nehri görünce karşıya geçmeden sağa doğru bir 50-100 metre yürümek yeterli. Sigarayı bırakalı çok olmamıştı daha. O yüzden yemekten sonra baktım ki hep patlıcanlı yemekler sipariş etmişim. Babaganuş ve Mutabah patlıcanlı güzel mezeler. Üstüne Vişne Kebabı söylüyorum. Vişne reçeli içinde yüzen köfteler demek vişne kebabı. İlginç olduğu için sipariş vermiştim ve ömrümde bir daha yemek isteyeceğim bir yemekle karşılaşmadım. Çok açtım o yüzden yedim bütün köftelerini ama bu yemeği sipariş etmeden önce ne kadar marjinal olduğunuzu bir daha düşünün... Muzlu tavuk, portakallı ördek falan bunun yanında çok daha normal yemekler... Yine de masanıza güzellik katması için sipariş verin isterseniz.
İki kişi toplam 900 Suriye Lirası hesap ödüyoruz. Bizim paramızla 30 lira yani. Yemek, çorba, salata, mezeler ve içeceklerin ücreti bu. Daha vaktimiz var trene kadar ama çok yorgunuz. Baron Caddesi'ndeki Milano Cafe'de çay içip geçiriyoruz kalan vaktimizi. Sonra Vahid bizi Cadillac arabasıyla tren garına bırakırken içimize şüphe düşüyor acaba 4 kişilik yataklı kompartmandan mı verdiler bize bileti diye. Neyse ki 2 kişilik kompartmanımız. Çok temiz olduğunu söyleyemeyeceğim ama asıl problem eski rayların üstünde sabaha kadar hoplaya zıplaya giden trende uyumaya çalışmak. Uyku kısmını halletmiş olsaydık sabaha kadar Halep-Şam arası yataklı trenle yolculuk yapmak çok enteresan bir deneyim olabilirdi... Ancak hem raylar, hem de gece demeden koridorda koşturup bağrışan çocuk gürültüsü uyumayı imkansiz hale getirdi. Ama yolumuz uzun. Şam'ı pas geçip Amman'a geçeceğiz daha.
dinceryazici79@gmail.com
Önerilen Sayfalar:
- Antalya'dan Demre, Simena, Kekova - Mardin - Hasankeyf
- Yataklı Trende Yolculuk
- Koştura Koştura Ürdün
- Beyrut'ta Gece ve Gündüz
- Gaziantep'te günübirlik yeme-içme-gezme
- Tahran'da Bir Gün
k önce. Gece Tuğcan Otel'de konaklayıp sabah ilk iş Halep'e doğru yola koyulduk.
Halep'e tren de varmış ama ne saatlerine ulaşabiliyoruz ne de sorduğumuz Anteplilerden sağlıklı bir bilgiye... Biz de hemen Tuğcan'dan çıkıp ilk soldan aşağı iniyor ve Halep'e giden taksilerin bulunduğu durağı buluyoruz. Arife Günü zamlı tarife uyguluyorlar. Normalde 25 TL ama biz 30 lira ödüyoruz. Suriyeli şöförümüz Hüseyin Türkçe de İngilizce de bilmediğinden üç saat süren yol boyunca Arapça öğrendik. Mecburi ahbaplık yapan 5 insan kendi çaplarında anlaşmaya çalıştı tüm yol boyunca. Ortak bir dil olmadan ne kadar anlaşılabileceğini öğrendiğimiz hoş bir deneyim oldu bizim için.
45 Suriye Lirası 1 Dolara eşit ve bu fiyat hemen hiç değişmiyor... Demek ki 1 TL 30 Suriye Lirası. Hüseyin bizi Tren Garının önüne kadar bıraktı. Ortadoğu'daki gezilerimizde öğrendiğimiz bir şey şu ki şehirler arası çalışan taksiler ne kadar ısrarne kadar pazarlık ederseniz edin sizi şehir içinde istediğiniz yerde bırakamıyor. Bu yasak her ülkede geçerli ve bu kuralı değiştirmeniz mümkün değil. Hüseyin de bizi sonu gara çıkan yolun başında bıraktı ancak. Neyse ki yolumuz kısa.
Akşam 00:10 yataklı treniyle Şam'a geçeceğiz. 6 saat sürecek yol için kişi başı 6 dolarlık biletlerden almamız 45 dakika sürüyor. Halep'le ilgili ilk bilgileri bilet kuyruğunda tanıştığım Alman gençten alıyorum. Şehir haritasını alabileceğimiz Turist Informaton'dan, Baron Otel'den falan bahsediyor. Bilet alma prosedürü 3 ayrı gişede işlem yapmayı gerektiriyor. Önce pasaportunuzla bir yere kayıt oluyorsunuz. Sonra başka bir sıraya geçip bilet alıyorsunuz. En son da bilet ve pasaportunuzla birlikte polis olduğunu sandığım adamların kayıt yaptığı bankoya geçiyorsunuz ve büyükçe bir deftere Arapça isminizi ve başka bir takım ıvır zıvırı kaydediyorlar. Ortadoğu'da işsiz sayısını azaltmanın yolunun bu tarz bürokratik işlemleri arttırmaktan geçtiğini düşünmemek elde değil. Akabe'de bilet kontrolü yapılırken de aynı düşünce dolaşacak zihnimde: Biri imzalıyor, bir diğeri mühürlüyordu biletimi ve biletimi başka birinden almıştım otobüste de başka birisi yeniden biletimi kontrol edecekti...
Akşamki bilet işini hallettiğimize göre şimdi Turist Information'ı bulmalıyız. Ama Halep'te Türkçe ve ya İngilizce bilen birilerini bulmak ,diyelim buldunuz, bu kişinin Turist Information'ın nerede olduğunu bilmesi çok ender rastlanan bir durum. Sırtımızdaki çantalar altında ezilmeye başlamışken iyi kalpli bir satıcı halimize acıyor ve İngilizce bilen bir arkadaşını cep telefonundan arayıp önce bizim derdimizi öğreniyor, ardından turist information'ın yerini ve üşenmeyip bizi 15 dakika yürüme mesafesindeki Turist Information'a götürüyor. Dükkanını kapatıp bize yardımcı olan bu Suriyeli arkadaşı günün meleği ilan ediyoruz çünkü bu sayede haritaya ve Baron Otel'e ulaşıyoruz. Baron Otel Turist Information'a çok yakın. İnternette Baron Otel'le ilgili sağlıklı bir bilgiye ulaşmak çok zor ne yazık ki. Sadece tarihini anlatıyorlar bu otelin. Bazı yerlerde 2-3 sene önce tadilata girdiği yazıyor. Bizim gördüğümüz pek de tadilata uğramamış hala aynı eski havasını sürdüren bir otel olduğuydu. Zamanında Arabistanlı Lawrance, Kemal Atatürk gibi bir dolu ünlüye ev sahipliği yapmış bu oteli Ermeni kökenli birileri işletiyor. Çalışanlar ve sahibi gayet iyi Türkçe bilen insanlar.
Otelde çalışan Vahid'le 200 Suriye Lirası karşılığı akşama kadar çantalarımızı bırakmak konusunda anlaştık. Vahid bize dolar da bozdu sağolsun. Ardından Halep Kalesi'ne doğru yola çıkabildik. Ne yazık ki kalenin sadece etrafında vakit geçirebildik çünkü yazın 6'ya kadar açık olan kale kışın 4'e kadar ziyaretçi kabul ediyormuş. Kale deyince aklınıza genellikle eski kalıntılar ve yıkılmış duvarlar geliyorsa Halep Kalesi bu konudaki fikrinizi değiştirecek kadar sağlam bir yapı. Dışarıdan gördüğüm kadarıyla söylüyorum elbette şimdiye kadar gördüğüm en sağlam kale duvarlarına sahip. Giriş kısmı da çok etkileyici...
Kale'nin etrafında biraz bakındıktan sonra ara sokaklara dalıyoruz. Kapalıçarşı ve uzantıları, labirent misali uzanan eski dar sokaklar çok etkileyici. Akşam şehrin üstüne çökerken her aralık farklı sürprizler barındırıyor...
Kapalıçarşıyı gezerken görünüşüne dayanamayıp aldığım irmik tatlısı çok lezzetli. Ne kadar hijyenik olduğunu bilmiyorum çünkü Ortadoğu gezisi dönüşü tüm bağışıklık sistemim çökmüş, ateşler içinde acilde aldım soluğu. Ama ne yalan söyleyeyim o irmik tatlısının tadı hala damağımda. Çarşıdan ipek örtüler ve sürme aldım hediyelik olarak. Sürmeleri bilmiyorum ama ipek diye satılan örtülerin yıkama aşamasında çok fazla renk verdiğini söylediler. Çok tavsiye etmiyorum yani.
Karnımız çok aç. Baron Otel'e dönüp akşam yemeği için Wanes Restoran'a doğru yollanıyoruz. İsmini internette duyduğum lüks bir restoran burası ama fiyatları Taksim'de sıradan bir cafe-restoran ayarında. Aziziye'de nehrin kıyısındaki bu restorana gitmek için Baron Otel'den çıkınca Baron Caddesi boyunca sağa doğru yürüyüp nehri görünce karşıya geçmeden sağa doğru bir 50-100 metre yürümek yeterli. Sigarayı bırakalı çok olmamıştı daha. O yüzden yemekten sonra baktım ki hep patlıcanlı yemekler sipariş etmişim. Babaganuş ve Mutabah patlıcanlı güzel mezeler. Üstüne Vişne Kebabı söylüyorum. Vişne reçeli içinde yüzen köfteler demek vişne kebabı. İlginç olduğu için sipariş vermiştim ve ömrümde bir daha yemek isteyeceğim bir yemekle karşılaşmadım. Çok açtım o yüzden yedim bütün köftelerini ama bu yemeği sipariş etmeden önce ne kadar marjinal olduğunuzu bir daha düşünün... Muzlu tavuk, portakallı ördek falan bunun yanında çok daha normal yemekler... Yine de masanıza güzellik katması için sipariş verin isterseniz.
İki kişi toplam 900 Suriye Lirası hesap ödüyoruz. Bizim paramızla 30 lira yani. Yemek, çorba, salata, mezeler ve içeceklerin ücreti bu. Daha vaktimiz var trene kadar ama çok yorgunuz. Baron Caddesi'ndeki Milano Cafe'de çay içip geçiriyoruz kalan vaktimizi. Sonra Vahid bizi Cadillac arabasıyla tren garına bırakırken içimize şüphe düşüyor acaba 4 kişilik yataklı kompartmandan mı verdiler bize bileti diye. Neyse ki 2 kişilik kompartmanımız. Çok temiz olduğunu söyleyemeyeceğim ama asıl problem eski rayların üstünde sabaha kadar hoplaya zıplaya giden trende uyumaya çalışmak. Uyku kısmını halletmiş olsaydık sabaha kadar Halep-Şam arası yataklı trenle yolculuk yapmak çok enteresan bir deneyim olabilirdi... Ancak hem raylar, hem de gece demeden koridorda koşturup bağrışan çocuk gürültüsü uyumayı imkansiz hale getirdi. Ama yolumuz uzun. Şam'ı pas geçip Amman'a geçeceğiz daha.
dinceryazici79@gmail.com
Önerilen Sayfalar:
- Antalya'dan Demre, Simena, Kekova - Mardin - Hasankeyf
- Yataklı Trende Yolculuk
- Koştura Koştura Ürdün
- Beyrut'ta Gece ve Gündüz
- Gaziantep'te günübirlik yeme-içme-gezme
- Tahran'da Bir Gün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder