20 Aralık 2010 Pazartesi

Adalar'a Gidiyoruz 1 - Kınalıada


Adalar vapuruna bindiğinizde vapurun uğradığı ilk ada Kınalıada'dır. Burgazada'yla beraber Adalar'ın iki mahzun kızı gibi görünen Kınalıada, günübirlik turistlerin çok ilgisini çekmez. Bu ikisi bilenlerinin geldiği adalardır. Heybeliada ve Büyükada'ysa hem bunlardan büyük hem de kalabalıktır.

'Niye diğer adalar değil de Kınalıada'yı gezer insan?' sorusunun bir çok cevabı var. Bana sorarsanız bu dört adanın dördü de prenslere layık ama Kınalıada'da yazdan kalma bir Aralık günü yaptığım gezi eminim sizi de cezbedecektir.


Öğlen 12'de Kabataş'tan kalkan vapurla başladı gezimiz. Vapur yolculuğu Adalar'da geçirilecek bir günün en güzel anları arasındadır. Sırf, Ada vapuru önce Boğaz'ı aşıp ardından Marmara'da seyrederken güvertesinde çay içmek, martılara simit atanları izlemek ya da gazetesini okumak için Adalar'a gidenleri tanıyorum... 12:50'de vardık Kınalıada'ya. Adalara her gittiğimde ilk yaptığım şey adayı tavaf etmek olur. Kınalıda bu anlamda diğer adalardan çok farklı panoramalar sunuyor. Tavafı doğuya doğru başlatırsanız ilk göreceğiniz eser meşhur Kınalıada camii olacaktır. Garip minaresi ve kubbesiyle bu camiiyi görmeden Kınalıada'yı terk etmemenizi öneririm. Kuzeye doğru bakarsanız Bostancı sahili etrafında Anadolu yakası uzanır. Ardından üç adadan parçaları görürsünüz. Güney tarafına geçerken üzerinde insan yaşamayan Hayırsız Ada ve Yassıada'yı görürsünüz. Batıdan kuzeye doğru ilerlerken Avrupa yakasının sahilleri görünür uzaktan. Bakırköy ve Yeşilköy rahatça seçilebilir.

Siz bu yürüyüşü yaparken önce evlerin arasında başlarsınız geziye. Sonra evler azalır ve biter. Adanın güneyinde plaj vardır. Kışın in cin top oynuyordu tabii bu plajda. Yeşilliklerin arasında sürdürürsünüz yürüyüşünüzü. En yeşil kısımlar yukarıdaki manastırdan güneybatıya doğru inen kısımlardır. Genel olarak ağaçtan ziyade çalı topluluklarıyla kaplıdır Kınalıada. Bir de yüksek vericilerle tabii.

Yeniden vapur iskelesine döndükten sonra istikametimiz tepedeki manastır oldu. Romen Diyojen'in kemiklerinin burada olduğu söylenir ama manzaradan öyle büyülendik ki mezar arayacak vaktimiz olmadı. Manastır sanki savaş yıllarının eski hastaneleri gibiydi. Manastırın arkasına geçip doğuya doğru giden yola devam ederseniz etrafının bir kısmı duvarla çevrilmiş bir alana çıkarsınız. İnsanda içeri girmesi yasakmış izlenimi yaratan bu alanın duvarlarla kaplı olmayan kimi kısımları uçurum misali diktir ama batıya bakan yamaclarda manzara çok güzeldir. Merkezdeki Dia'dan aldığım birayı içmek için bundan uygun bir yer olamaz. :)

Aşağı inerken karnımız acıkmaya başlamıştı ama kış vakti açık yer bulmak büyük problem. İstanbul içinde de şubeleri olan Bahar Pastanesi'nin meşhur tatlılarını tatmak niyetindeydim lakin kış vakti o da kapalıydı.


Yavaş yavaş dönüş vakti gelirken Kınalıada'yı özleyeceğimi fark ediyorum. Önümüz kış; baharla beraber yeniden damlamak lazım Kınalıada'ya.


Fotoğraf Listesi:


1- Gökyüzünden Kınalıada; deniz otobüsü kaptanı poz verircesine bir tur atıp adadan ayrılır...

2- Adalar'a giderken Haydarpaşa Tren Garı
3- Kınalıada Camii
4- Tepedeki manastır
5- Güneş batarken ben

dinceryazici79@gmail.com


Öneriler: Diğer adaları da merak edenler için


Adalar'a gidiyoruz 2 - Heybeliada ,

Adalar'a gidiyoruz 3 - Sedef Adası ,
Adalar'a gidiyoruz 4 - Büyükada 

Ya diğer denizlerdeki adalar?


Kıbrıs'ın plajları, Karpaz ve Son Kale Bufavento

Kıbrıs'ın kaleleri ve yiyelim içelim...
Bozcaada'da kısa bir tatil
Gökçeada

Uzak Adalar:

Dakar'da Ngor Adası, Pembe Göl ve Afrika'nın Rönesansı Anıtı 
Goree Adası - Dakar

1 yorum: