Hatay'a bu ikinci gelişim ve bir tam gün çok da kendimi yormadan Hatay'ı görme gibi bir amacım var. Meşhur Hatay mutfağının en güzel örneklerini tatmak da en büyük hedeflerimden biri.
Merkezde Büyük Antakya Oteli'nin önünde inip karşıdaki Hatay Arkeoloji Müzesi'yle başlıyorum gezime. Dünyanın en büyük ikinci mozaik koleksiyonuna sahip olan müzedeki eserler çok etkileyici. Gaziantep'e gidip Zeugma mozaiklerini de görme isteğim depreşiyor. Müzenin koleksiyonu daha çok, günümüzde de hayli popüler olan, Harbiye'de bulunmuş Bizans mozaiklerinden oluşuyor.
Ardından Uzun Çarsı'dan geçip yarım saatlik bir yürüyüşle St. Pierre Kilisesi'ne gidiyorum. Dağa oyulmuş bu küçük kilisenin Hıristiyanlık tarihinde önemli bir yeri var. Gidenler şaşırmasın sakın kilisenin önünde herhangi bir tabela bulunmuyor. Tıpkı Kapadokya yöresindekiler gibi zamanında gizli gizli dini ayinlerini yapmaya çalışan Hıristiyanların ani bir baskında kaçmak için kilisenin arkasına yaptıkları tünel de çok ilginç. İncil'de bahsi geçecek kadar eski olan bu kilisenin en etkileyici yanı o günlerin havasını taşıması...
Bu kadar gezmek yeter. Artık meşhur Hatay mutfağından lezzetlere dalma zamanı. Dönüşte daha önceki gelişimde de ziyaret edip tepsi kebabını çok beğendiğim Kasap Aydın'a uğruyorum öğlen yemeği için. Uzun Çarşı'nın içindeki Kasap Aydın titiz bünyelere pek hijyenik gelmeyebilir, bahçesindeki yaz kış uçuşan sinekler beni bile rahatsız etti ama lezzetine kefilim. Tepsi kebabı gramla satılıyor, bir porsiyonu 200 gr. Yanında bi de kutu kola içince 9 lira hesap geldi, bu lezzete gayet ucuz. Biraz fazla açsanız 300 gr da sipariş edebilirsiniz. Zaten biraz kalabalıksa 15-20 dakika beklemeniz garanti. Aç olmayan da acıkıyor beklerken...
Tepsi Kebabı'nın ardından közde künefe yemek için bir yer aramaya başlıyorum. Künefe on numara bir tatlı ama bir de közde pişmiş olunca tadından yenmiyor. Daha önce yediğim yer hep gözümün önünde ama ne ismi kalmış ne de adresi. Neyse ki sora sora caminin avlusundaki Çınar Altı Yusuf Usta'nın Yeri'ni buluyorum. 3,5 liraya yediğim közde künefe enfes. Tatlıya doydum aslında ama bir arkadaşımın tavsiyesi irmik tatlısını da denemek niyetindeyim. Çarşıdaki Anadolu Restoran'ın ününü öve öve bitiremeyen arkadaşıma başta biraz burun kıvırdığımı itiraf etmeliyim ama o nasıl bir lezzettir öyle! Midem şiş, yine de gidiyorum ve siparişi veriyorum. Aman Allahım! Sırf üstünde hindistan cevizi, antep fıstığı ve tarçın var. İçinde sakız gibi peynir... Gözüm dönüyor yerken. Kan şekerim mi çok yükseldi acaba ? Yarısını bırakıyorum lakin beğenmedim sanmasınlar diye sağlam bi bahşiş de bırakmayı ihmal etmiyorum :) Bi dahakine ilk tatlı tercihim o olacak.
Karnım tok sırtım pek olduğuna göre eski Hatay sokaklarına dalma vakti geldi demektir. Merkezdeki Ulucami'nin yanından yukarı doğru yürüyüp sağa sapıyorum ve eski binaların ruhları arasında yürüyorum... Kozmopolit yapıyı en çok burada hissediyorum, "Mardin'in Akdeniz görmüşü" sanki Antakya... Eski evlerin panjurları, avlulu bir ilkokul binası, Katolik Kilisesi'ni gösteren oklar, yolun kenarına değil de tam ortasına yapılmış su oluğu... Corto Maltese çocukken bu sokaklarda koşturmuş deseler inanacağım. Zihni bir yorgunluk kapladı bünyemi; otelime dönüyorum alel acele.
Hatay mutfağında eksik kalan lezzetlerin bir kısmını da akşam yemeğinde tadıyorum: Aşur, yoğurt aşı ve taze kekiğe nar ekşisi katarak yapılmış sağlık fışkıran zahter. Hiç abartmadan söylüyorum hepsi de çok lezzetliydi. Sırf yemekleri için Hatay'a gelinse yeridir...
Gezilip görülecek bir dolu yer daha var ama vaktim bu kadar ne yazik ki. Titus tüneli ve Harbiye'yi bir sonraki sefere bırakıp ayrılıyorum Hatay'dan. Nasıl olsa yolum bir daha düşer buralara...
Fotoğraf Listesi:
1- Bahtiyar Kambur mozaiği
2- Kemgöz mozaiği
3- St. Pierre Kilisesi'nin içeriden görünümü
4- Tepsi kebabı
5- Közde künefe
Önerilen Sayfalar:
- Antalya'dan Demre, Simena, Kekova - Meke Gölü ve Konya'nın Obrukları
- Günübirlik Halep Gezisi
- Mardin - Hasankeyf
- Gaziantep'te Günübirlik Yeme-İçme-Gezme
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder