"Trakya'da görmediğim yerler kalmasın" düsturuyla cuma günü vurduk yola. Aylardan Kasım, İstanbul bile soğukken arabayı kışlıklarla doldurmayı ihmal etmedik, ne olur ne olmaz.
Küçük Oteller Kitabı'nda yer alan bölgenin tek oteli Sığınak, bir süredir bloglarda ve arkadaş sohbetlerinde de karşıma çıkıyordu. Öncelikle 3 saatlik bir yolun ardından Sığınak'a ulaştık ve odamıza yerleştik. Geceliği 150 TL ödediğimiz çift kişilik odamız gayet güzel. İşletmecisi biraz suratsız olsa da mekanı sevdik ve eşyalarımızı bırakıp hemen Erikli Köyü'ne doğru çıktık.
Yazları cıvıl cıvıl (belki de aşırı kalabalık) olduğu betonarme binaların işgalinden belli olan Erikli bu mevsimde hayalet kasaba gibi. Köyde 3-5 otel de var ama sanırım hemen hepsi kapalı. Sahilde yürüyoruz bir süre. Balık tutan biri dışında in cin top oynuyor. İşçimen Otel'in yanında belediyenin tesisi var, mahalle kahvesi gibi bir yer. Burada balık da olduğunu öğrenince giriyoruz içeriye. Az önce balık tutarken gördüğümüz amca tuttuklarından birazını bırakmış buraya. Gözümüze kestirdiğimiz bir tanesini sipariş ediyoruz. Kocaman balıklar, salata ve içecek için 70 TL ödeyip dönüyoruz yeniden otelimize. Erken bir saatte yatıp yorgunluk atıyoruz ki yarına dinç olalım. Bu arada odada klima var ama bu mevsimde biraz zor ısınıyor oda. Neyse ki yorganıydı, kalın kıyafetiydi çok üşütmedik gece... Ama sabah verandada bi saat oturmamıza rağmen kimseler yoktu ortada. Biz de kaldırmaya kıyamadık ve vaktimiz olmadığından odayı boşaltıp ücreti masaya anahtarı verandadaki masaya bırakıp ayrıldık otelden. Derin bi uykudalarmış demek ki araba çalıştırmamıza rağmen hala kalkan olmadı.
Sabah ilk hedefimiz İbrice Limanı oldu. Ardından Yayla Köyü sahiline indik. Güzel bir sahili var Yayla Köy'ün. Tabii yine bu mevsim her yer gibi orası da yazlıklarla dolu olmasına rağmen boş. Ardından Vakıf Köyü'ne geçtik. Vakıf Köyü'nde konaklanacak oteller de var. Ayrıca Satır Et için de merkezinde güzel bir yer var. Biz Küçük Evren Köy'deki meşhur Enver Usta'yı tercih ettiğimiz için ne yazik ki aç kalıyoruz cünkü cenazesi olduğundan Tekirdag'a gidip kapatmış Enver Usta.
Bir sonraki durağımız Enez. İlk işimiz merkezdeki esnaf lokantasında karnımızı doyurmak. Günün ilk yemeği çorba ve köfte. Ardından kaleye gidiyoruz. Ziyaret ettiğimiz kale dünyadaki en son Bizans toprağıymış; İstanbul'un alınmasından 3 sene sonra alınmış. İçerisinde kilise kalıntıları var. Duvarlarında içkilerini içen abilere soğuk havaya rağmen özeniyoruz.
Yan taraftan sokak aralarına iniyoruz. Eski Türk Mezarlığı'ndaki Has Yunus Bey Türbesi eski bi şapelden dönüştürülmüş ve mezar taşlarıyla beraber uhrevi bir hava estiriyor. Ardından arabayla ilçenin sokaklarını turluyoruz... Merkezden Yunanistan'a doğru 200 metre kadar inince aynı anda evler, ilçe ve Türkiye bir anda bitiyor ve çalıların arasında askerlerin nöbet tuttuğu sınıra ulaşılıyor.
Enez'i terk etmeden sitelerin işgalinde olan ancak in cin top oynayan Altınkum'u da görüyoruz ve ardından İpsala üzerinden Edirne'ye doğru yola çıkıyoruz. Geliş yoluna kıyasla çok güzel bir asfalt yol Gala Gölü'nün yanından sizi İpsala'ya kadar götürüyor. Türkiye'nin önde gelen kuş yaşam alanlarından olan Gala Gölü üzerinde uçan kuşları izlemek için ileride buraya yeniden gelmeye karar veriyoruz yolculuğumuz sırasında. Trakya gezisinda sırada Edirne var. Saros Körfezi ilkbahar ve yazın keşfedilirmiş onu anladık bu gezimizde...
Nerede İçilir?: Trakya'da içecek yer bulmak çok zor değil. Köylerde bile içki satılır.
Fotoğraf Listesi:
1- Sığınak'ın bahçeden görünüşü
2- Erikli sahilinde güneş batışı
3- Enez Kalesi içindeki kilise kalıntılarında dolaşırken
4- Has Yunus Bey Türbesi ve etrafındaki sarı yosunlu mezar taşları
5- Gala Gölü
Önerilen Sayfalar:
- Karayoluyla Yunanistan & Bulgaristan 1 - Dedeağaç, Gümülcine, İskeçe, Kavala
- Karayoluyla Yunanistan & Bulgaristan 2 - Halkidiki, Selanik ve Seres
- Gökçeada
- Atina Kaçamağı
- Bozcaada'da Kısa Bir Tatil
- İğneada'da iki gün çadır tatili
- Edirne'de İki Gün
- Uçmakdere'de Kamp ve Şarköy'e kadar uzanmak...
- Kaz Dağlarının Eteklerinde...
Küçük Oteller Kitabı'nda yer alan bölgenin tek oteli Sığınak, bir süredir bloglarda ve arkadaş sohbetlerinde de karşıma çıkıyordu. Öncelikle 3 saatlik bir yolun ardından Sığınak'a ulaştık ve odamıza yerleştik. Geceliği 150 TL ödediğimiz çift kişilik odamız gayet güzel. İşletmecisi biraz suratsız olsa da mekanı sevdik ve eşyalarımızı bırakıp hemen Erikli Köyü'ne doğru çıktık.
Yazları cıvıl cıvıl (belki de aşırı kalabalık) olduğu betonarme binaların işgalinden belli olan Erikli bu mevsimde hayalet kasaba gibi. Köyde 3-5 otel de var ama sanırım hemen hepsi kapalı. Sahilde yürüyoruz bir süre. Balık tutan biri dışında in cin top oynuyor. İşçimen Otel'in yanında belediyenin tesisi var, mahalle kahvesi gibi bir yer. Burada balık da olduğunu öğrenince giriyoruz içeriye. Az önce balık tutarken gördüğümüz amca tuttuklarından birazını bırakmış buraya. Gözümüze kestirdiğimiz bir tanesini sipariş ediyoruz. Kocaman balıklar, salata ve içecek için 70 TL ödeyip dönüyoruz yeniden otelimize. Erken bir saatte yatıp yorgunluk atıyoruz ki yarına dinç olalım. Bu arada odada klima var ama bu mevsimde biraz zor ısınıyor oda. Neyse ki yorganıydı, kalın kıyafetiydi çok üşütmedik gece... Ama sabah verandada bi saat oturmamıza rağmen kimseler yoktu ortada. Biz de kaldırmaya kıyamadık ve vaktimiz olmadığından odayı boşaltıp ücreti masaya anahtarı verandadaki masaya bırakıp ayrıldık otelden. Derin bi uykudalarmış demek ki araba çalıştırmamıza rağmen hala kalkan olmadı.
Sabah ilk hedefimiz İbrice Limanı oldu. Ardından Yayla Köyü sahiline indik. Güzel bir sahili var Yayla Köy'ün. Tabii yine bu mevsim her yer gibi orası da yazlıklarla dolu olmasına rağmen boş. Ardından Vakıf Köyü'ne geçtik. Vakıf Köyü'nde konaklanacak oteller de var. Ayrıca Satır Et için de merkezinde güzel bir yer var. Biz Küçük Evren Köy'deki meşhur Enver Usta'yı tercih ettiğimiz için ne yazik ki aç kalıyoruz cünkü cenazesi olduğundan Tekirdag'a gidip kapatmış Enver Usta.
Bir sonraki durağımız Enez. İlk işimiz merkezdeki esnaf lokantasında karnımızı doyurmak. Günün ilk yemeği çorba ve köfte. Ardından kaleye gidiyoruz. Ziyaret ettiğimiz kale dünyadaki en son Bizans toprağıymış; İstanbul'un alınmasından 3 sene sonra alınmış. İçerisinde kilise kalıntıları var. Duvarlarında içkilerini içen abilere soğuk havaya rağmen özeniyoruz.
Yan taraftan sokak aralarına iniyoruz. Eski Türk Mezarlığı'ndaki Has Yunus Bey Türbesi eski bi şapelden dönüştürülmüş ve mezar taşlarıyla beraber uhrevi bir hava estiriyor. Ardından arabayla ilçenin sokaklarını turluyoruz... Merkezden Yunanistan'a doğru 200 metre kadar inince aynı anda evler, ilçe ve Türkiye bir anda bitiyor ve çalıların arasında askerlerin nöbet tuttuğu sınıra ulaşılıyor.
Enez'i terk etmeden sitelerin işgalinde olan ancak in cin top oynayan Altınkum'u da görüyoruz ve ardından İpsala üzerinden Edirne'ye doğru yola çıkıyoruz. Geliş yoluna kıyasla çok güzel bir asfalt yol Gala Gölü'nün yanından sizi İpsala'ya kadar götürüyor. Türkiye'nin önde gelen kuş yaşam alanlarından olan Gala Gölü üzerinde uçan kuşları izlemek için ileride buraya yeniden gelmeye karar veriyoruz yolculuğumuz sırasında. Trakya gezisinda sırada Edirne var. Saros Körfezi ilkbahar ve yazın keşfedilirmiş onu anladık bu gezimizde...
Nerede İçilir?: Trakya'da içecek yer bulmak çok zor değil. Köylerde bile içki satılır.
Fotoğraf Listesi:
1- Sığınak'ın bahçeden görünüşü
2- Erikli sahilinde güneş batışı
3- Enez Kalesi içindeki kilise kalıntılarında dolaşırken
4- Has Yunus Bey Türbesi ve etrafındaki sarı yosunlu mezar taşları
5- Gala Gölü
Önerilen Sayfalar:
- Karayoluyla Yunanistan & Bulgaristan 1 - Dedeağaç, Gümülcine, İskeçe, Kavala
- Karayoluyla Yunanistan & Bulgaristan 2 - Halkidiki, Selanik ve Seres
- Gökçeada
- Atina Kaçamağı
- Bozcaada'da Kısa Bir Tatil
- İğneada'da iki gün çadır tatili
- Edirne'de İki Gün
- Uçmakdere'de Kamp ve Şarköy'e kadar uzanmak...
- Kaz Dağlarının Eteklerinde...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder