2009 Mart'ı. Sabah erkenden havaalanındayız Nevşehir Tuzköy uçağını yakalamak için. Ne yazık ki hava muhalefeti yüzünden Kayseri'ye iniyor uçağımız ve otobüslerle Ürgüp'e ulaştırılıyoruz. Kalacak yer ayarlamadığımız için etraftaki otellere teker teker bakacağız. Bu benim üçüncü gelişim ama arkadaşım ilk kez geliyor; o yüzden taşa oyulmuş odalarda kalıp bu gezimizi iyice unutulmaz yapmak niyetindeyiz.
Turizm acentalarına uğrayıp turları öğrene öğrene merkezinde yukarıya tırmanıyoruz. Hedefimizde Elkepevi var. İyi bir pazarlıkla Elkepevi'nde 60 €'ya iki kişilik güzel bir oda tutuyoruz. Oda çok güzel, kayalara oyularak yapılmış geniş, ferah bir oda. Kalorifer de sıcacık yapıyor odayı; dışarıda yağmurla karışık kar var. Öğleni geçmiş durumda saat ve bizim bir tek yarınımız var. Eğer tur şirketlerinin turlarına katılırsak Ihlara Vadisi ve Yeraltı Şehirleri ayrı taraflarda olduğu için her yeri görmek için iki güne ihtiyacımız olacak. Resepsiyondaki çocukla konuşunda bize çok güzel bir plan yapıyor: Sabah balon turu (130€), ardından arabasıyla bize her yeri gezdirecek bir araba giriş yerleri fiyatları hariç 90 TL'ye tüm gün bizi gezdirmeyi kabul ediyor.
Akşam yemeğini merkezde yiyip erkenden dönüyoruz odamıza, sabah erkenden balon turu için alacaklar çünkü.
Sabah uyanış 5. Balon turuna götürecek araç bizi otelimizin önünden alıyor. Kapadokya'nın en güzel turistik aktivitelerinden biri olan balon turu yaklaşık 1 saat 20 dakika sürüyor. Yukarıdan güzel fotoğraflar çekilebiliyor. Mart soğuk Kapadokya'da. Otelimize dönünce biraz yorgan altında ısınma/dinlenme molası veriyoruz, ardından kahvaltımızı yapıp 9:30 gibi şöförümüzle buluşuyoruz.
Fazlı Bey sarı taksisiyle bizi gezdirmeye yeraltı mağarasından başlıyor. Kaymaklı yeraltı şehri 5 katlı. Kapıda birer Müzekart alıyoruz bu sayede bundan sonraki girişler için para ödemiyoruz.
Yeraltı şehrinden sonra sırada Uçhisar Kalesi var. Sabah balon turunda yukarıdan görmüştük zaten bu sefer yakından bakıyoruz.
Ardından Göreme Açıkhava Müzesi'ndeki eski dönem kiliseleri ziyaret ediyoruz. Müzekart'ın Türkiye'de geçmediği ender yerlerden biri buradaki Karanlık Kilise.
Bir sonraki durağımız Paşabağı. Burada ev olarak kullanılan peri bacalarını ve eskiden yeni evlenen çiftlerin gerdek gecesini geçirdikleri şimdiyse Jandarma'nın kullandığı yeri görüyoruz. Doğma büyüme buralı olan rehberimiz çocukken buralarda neler yapıldığını anlatıyor bize: Peri bacaları içinde pekmez yapan kadınlar, koyunların üst tarafına gerilen hasırların üstünde koyunların yarattığı ısıyla sıcak sıcak uyuyan çocuklar, öğretmenleri istiyor diye dağdaki bayırdaki kiliselerden duvar resimlerini söküp getiren öğrenciler... Her biri yaşadığımız canlı anılar gibi gözümün önünden geçiyor.
Sırada Zelva Açıkhava Müzesi var. 3 vadiden oluşan Zelva şimdiye kadar gördüklerimiz içinde en beğendiğimiz yer. Özellikle etrafı çitlerle kapatılmış Manastır çok etkileyici. 70'li yıllara kadar insanlar yaşarmış buralarda. Kim bilir nasıl bir yaşamdır buralarda geçen?
Son olarak Avanos'tayız. Ufak bir çömlek şovu yapıyorlar bize. Ardından aşırı pahalı çanak çömlek satılan mağaza kısmına geçiyoruz. Sözde %50 indirim yapılmış ama fiyatlar yine çok fahiş.
Fazıl Bey bizi Turasan Şaraplarının oraya bırakıyor. Eskiden çok beğenerek çıkmıştım Turasan mağazasından ama bu sefer nedense çok da hoşuma gitmiyor. Bir gün önce aldığımız Sarıkaya Şarapları çok daha güzeldi.
Otele dönünce erkenden uykumuz geliyor. Biraz dinlenip sonra kalkarız diyoruz ama bir güne o kadar çok yer sığdırdık ki kalkmak yalan oluyor. Sabah kahvaltı saatinde kalkıyoruz. Otelden bizi almaya gelen minibüs (15 TL) havaalanına götürüyor ve 11:55 uçağıyla dönüyoruz İstanbul'a. Kapadokya'ya bir kez daha hayran kalıyorum.
Önerilen Sayfalar:
- İznik ve Yenişehir
Turizm acentalarına uğrayıp turları öğrene öğrene merkezinde yukarıya tırmanıyoruz. Hedefimizde Elkepevi var. İyi bir pazarlıkla Elkepevi'nde 60 €'ya iki kişilik güzel bir oda tutuyoruz. Oda çok güzel, kayalara oyularak yapılmış geniş, ferah bir oda. Kalorifer de sıcacık yapıyor odayı; dışarıda yağmurla karışık kar var. Öğleni geçmiş durumda saat ve bizim bir tek yarınımız var. Eğer tur şirketlerinin turlarına katılırsak Ihlara Vadisi ve Yeraltı Şehirleri ayrı taraflarda olduğu için her yeri görmek için iki güne ihtiyacımız olacak. Resepsiyondaki çocukla konuşunda bize çok güzel bir plan yapıyor: Sabah balon turu (130€), ardından arabasıyla bize her yeri gezdirecek bir araba giriş yerleri fiyatları hariç 90 TL'ye tüm gün bizi gezdirmeyi kabul ediyor.
Akşam yemeğini merkezde yiyip erkenden dönüyoruz odamıza, sabah erkenden balon turu için alacaklar çünkü.
Sabah uyanış 5. Balon turuna götürecek araç bizi otelimizin önünden alıyor. Kapadokya'nın en güzel turistik aktivitelerinden biri olan balon turu yaklaşık 1 saat 20 dakika sürüyor. Yukarıdan güzel fotoğraflar çekilebiliyor. Mart soğuk Kapadokya'da. Otelimize dönünce biraz yorgan altında ısınma/dinlenme molası veriyoruz, ardından kahvaltımızı yapıp 9:30 gibi şöförümüzle buluşuyoruz.
Fazlı Bey sarı taksisiyle bizi gezdirmeye yeraltı mağarasından başlıyor. Kaymaklı yeraltı şehri 5 katlı. Kapıda birer Müzekart alıyoruz bu sayede bundan sonraki girişler için para ödemiyoruz.
Yeraltı şehrinden sonra sırada Uçhisar Kalesi var. Sabah balon turunda yukarıdan görmüştük zaten bu sefer yakından bakıyoruz.
Ardından Göreme Açıkhava Müzesi'ndeki eski dönem kiliseleri ziyaret ediyoruz. Müzekart'ın Türkiye'de geçmediği ender yerlerden biri buradaki Karanlık Kilise.
Bir sonraki durağımız Paşabağı. Burada ev olarak kullanılan peri bacalarını ve eskiden yeni evlenen çiftlerin gerdek gecesini geçirdikleri şimdiyse Jandarma'nın kullandığı yeri görüyoruz. Doğma büyüme buralı olan rehberimiz çocukken buralarda neler yapıldığını anlatıyor bize: Peri bacaları içinde pekmez yapan kadınlar, koyunların üst tarafına gerilen hasırların üstünde koyunların yarattığı ısıyla sıcak sıcak uyuyan çocuklar, öğretmenleri istiyor diye dağdaki bayırdaki kiliselerden duvar resimlerini söküp getiren öğrenciler... Her biri yaşadığımız canlı anılar gibi gözümün önünden geçiyor.
Sırada Zelva Açıkhava Müzesi var. 3 vadiden oluşan Zelva şimdiye kadar gördüklerimiz içinde en beğendiğimiz yer. Özellikle etrafı çitlerle kapatılmış Manastır çok etkileyici. 70'li yıllara kadar insanlar yaşarmış buralarda. Kim bilir nasıl bir yaşamdır buralarda geçen?
Son olarak Avanos'tayız. Ufak bir çömlek şovu yapıyorlar bize. Ardından aşırı pahalı çanak çömlek satılan mağaza kısmına geçiyoruz. Sözde %50 indirim yapılmış ama fiyatlar yine çok fahiş.
Fazıl Bey bizi Turasan Şaraplarının oraya bırakıyor. Eskiden çok beğenerek çıkmıştım Turasan mağazasından ama bu sefer nedense çok da hoşuma gitmiyor. Bir gün önce aldığımız Sarıkaya Şarapları çok daha güzeldi.
Otele dönünce erkenden uykumuz geliyor. Biraz dinlenip sonra kalkarız diyoruz ama bir güne o kadar çok yer sığdırdık ki kalkmak yalan oluyor. Sabah kahvaltı saatinde kalkıyoruz. Otelden bizi almaya gelen minibüs (15 TL) havaalanına götürüyor ve 11:55 uçağıyla dönüyoruz İstanbul'a. Kapadokya'ya bir kez daha hayran kalıyorum.
Önerilen Sayfalar:
- İznik ve Yenişehir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder