22 Şubat 2014 Cumartesi

Viyana Doğa Tarihi Müzesi - Naturhistorisches Museum Wien


Bir pazar günü Viyana'da gezme şansım doğunca hemen şehre indim. Kaldığım otel havaalanının yanında. Vaktim de var madem bu sefer CAT'le değil de S7 treniyle indim şehre. Havaalanından şehre trenle giderken 4.20 €'luk biletten alıp Floridsdorf istikametine giden trene biniyorsunuz. İneceğiniz durak yine Landstrasse'de ama ismi Wien Mitte olarak geçiyor.

Bugünkü planım aslında saat 11'deki Viyana Flarmoni'nin konserine gitmek ardından da 2 müzeyi gezmek. Önce konser salonuna gidiyorum. Ne yazık ki sadece 5 €'luk ayakta bilet kalmış. 2 saat ayakta konser dinlemeyi gözüm yemiyor. Ben de Museum Quarter'a geçiyorum. Habsbourg Sarayı'nın iki yanında yer alan Doğal Tarih Müzesi'yle (Naturhistorisches Museum Wien - NHMW) başlıyorum güne. 10 €'luk biletten alıp bir de Audioguide için 2 € ödüyorum. İçerde yer alan açıklamaların çoğu Almanca ne yazık ki. İlkokulda Almanca dersimize Müzik hocası girdiği için hiç bir şey anlamıyorum bu yazılanlardan. Neyse ki kimi yerlerde Audioguide devreye giriyor bazen de İngilizce açıklamalar çıkıyor karşıma.

Müze genel hatlarıyla şu şekilde hazırlanmış: Önce dünyanın en kapsamlı mineral koleksiyonlarından biri çıkıyor karşınıza. Bir sonraki kısım dünyada bulunmuş meteor parçalarını içeriyor. Ardından milyonlarca yıllık fosiller... Sonra dinozorlara ayrılmış kısım. Nesli tükenme tehlikesinde olan türlere ayrılmış bölüm, insanın evrimini açıklayan salon, en üst katta da dünyadaki her türden hayvanın doldurulmuş hallerinin sergilendiği zooloji müzesi kısmı.

İlk başta mineraller kısmı çok da ilgimi çekmez gibi geliyordu ama dolaştıkça gördüklerim çok ilginç geldi. Hatta en son tüm müzeyi gezmem bitince bir kez daha geldim en başa. 4'üncü salonda 82.5 karatlık bir elmas ve platinyum parçası görmeniz mümkün.  Ayrıca 25 000 yıllık Willendorf Venüsü de 4 numaralı salonda. Bu heykel müzenin en değerli eserlerinden biri.

5 numaralı salonda dünyanın en geniş meteor koleksiyonu sizleri karşılıyor.  Meteor parçaları geldikleri yere göre de ayrılmışlar. Mars' tan gelenler ve Ay'dan gelenler bulundukları yer ve bulunuş hikayeleriyle beraber sergileniyorlar. "Yahu taş bulmuşlar Mars' tan geldi diyorlar. Ne malum Mars' tan geldiği?" şeklinde şüpheci yaklaşımlar sergileyecek yurdum insanı için açıklama da yapmışlar. Diyorlar ki bulunan taşların yaşı diğer meteorlardan yarım milyar yıl kadar daha genç. Keza bu taşların kimyasal yapısı da Mars' ın yüzeyiyle uyuşuyor. Son olarak taşların içinde bulunan gazların kimyasal yapısı da Mars atmosferiyle birebir aynı. Değişik boyutlardaki meteorların farklı süratlerle dünyaya çarptıklarında neler olacağını gösteren simulasyon da bu bölümün ilgi çekici kısımlarından biri. Ayrıca J.G. Nestfell'in 1753'te Kraliçe Maria Theresa için yaptığı, o dönem bilinen gök cisimlerinin uzaydaki konumunu gösteren hareketli uzay saati de astronomi meraklılarının ilgisini çekecektir.

Meteor parçalarından sonra milyonlarca yıl öncesine tarihlenen fosiller bekliyor bizi. Yaşamın ilk başladığı dönemlerde ortaya çıkmış canlıların kalıntıları yavaş yavaş bizi dinozorlar çağına kadar götürüyor.

Dinozor maketlerinin ve iskelet replikalarının bulunduğu salon çocukların en çok ilgi gösterdiği kısımdı. Çok korkutucu olmaması için çaba sarf edildiği belli olan gerçek boyutlu dinozor maketi hem hareket ediyor hem de ses çıkarıyor. Lakin biraz az çıkıyor ki sesi çocuklar korkmasın. Ne yazık ki bu kısımdaki iskeletler gerçek iskelet değil. Gerçek dinozor iskeleti görmek yine başka bahara kaldı...

Bir sonraki salon türü tükenmiş hayvanları anlatıyordu. Özellikle insanoğlu yüzünden son yüzyıllarda iyice hızlanmış olan canlıların neslinin tükenmesi gerçeğini gösteren bu kısımda Dodo kuşu gibi nesli tükenmiş hayvanlar da alınan önlemlerle yok olması en azından şimdilik engellenmiş hayvanlar da sergileniyor.

Üst kata geçince bizi envai çeşit hayvanın doldurulmuş bedeni bekliyor. Sen Petersburg'daki Zooloji Müzesi dışında böyle bir yer görmedim daha önce. Koleksiyonun en değerli parçalarından biri aşağıda doldurulmuş halini gördüğümüz Dodo kuşunun iskeleti. Her ne kadar birden fazla iskeletin kemikleri bir araya getirilerek yapılmış olsa da bu sergilenen dünyanın en tamam dodo iskeleti. Dodo kuşlarının yok olma hikayesi de çok ilginç. Müzede verilen bilgilere göre Hint Okyanusu'ndaki Mauritius adasında herhangi bir doğal düşmanı olmadan yaşayan dodo kuşları,  adanın 1600 yılında Avrupalılar tarafından bulunmasının ardından 90 yıl içinde yok olmuşlar.
Deve, fil, zürafa gibi büyük boyutlu hayvanların yanı sıra yılan, kurbağa, envai çeşit kuşlar da bu kısımda yer alıyor.

Müzenin sonları gelirken hem bedenin hem zihnim yorulmuş durumda. Tam karşıdaki Viyana Sanat Tarihi Müzesi (Kunsthistorisches Museum) de bir sonraki sefere kalsın artık.

dinceryazici79@gmail.com

Fotoğraf Listesi:

1- Üst kattaki mumyalanmış timsahlar.
2- Willendurf Venüsü.
3- İnsanın Evrimi kısmındaki maketler.
4- Dünyanın En 'Tamam' Dodo kuşu iskeleti.
5- Mineraller kısmından Aragonit.
6- Çin'de bulunmuş Dinozor Yumurtası fosilleri. 

Önerilen Sayfalar: 

Bir günlük Bratislava Gezisi 

- Sen Petersburg Zooloji Müzesi: Sen Petersburg'da 5 gün...
Viyana ve Modling'deki Seegrotte
Budapeşte'de 3 Gün
Çek Cumhuriyeti'nin Çok Bilinmeyen Şehri Brno
Şirin Çek Kasabası Olomouc

1 yorum: