fas etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
fas etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Mart 2013 Cumartesi

Fes'in Sarı Labirentleri ve Kısa Kazablanka Gezisi


Marakeş'ten 8 buçuk saatlik bir tren yolculuğuyla öğlen 13:30'da varıyoruz Fes'e. Tren 1 buçuk saat rötar yapıyor. Bilet kişi başı 195 Dirhem. Otelimizi son gece Marakeş'ten ayarladık; 2 gece 2 kişi 800 Dirhem. Marakeş'ten daha pahalı bir şehir burası, ama kalacağımız Riad da (Dar El Yasmine, Adresi: 34 Talla Sghira Derb Ahl Tadl) daha lüks.

Marakeş'e karışık diyordum Fes ondan da karışık bir yer çıktı. Kalacağımız oteli seçerken kıstaslarımdan biri Medina'nın içinde merkezi bir yerde ve kolay bulunur olmasıydı. Ona rağmen biraz uğrastık oteli bulurken. Ama hoş bir otel burası; eski bir evi çok güzel restore etmişler. İçini de güzel dekore etmişler... Aziz ve Muhammed karşılıyor bizi otelde. Şansımıza öğle yemeği vaktiymiş, bizi de davet ediyorlar sofralarına. Afiyetle yiyoruz tajini.

Hemen Fes'in sokaklarına dalıyoruz. Marakeş'in çarşısına karmaşık diyorduk, burası ondan da 'kötü' çıktı. Marakeş'te elimizde harita olmadan bir şekilde buluyorduk yine yolumuzu, burada harita varken kaybolduk. Geçtiğimiz yolları aklımızda tutmaya çalışıyoruz ama hepsi aynı geliyor bize. Hele hava kararınca iyice zorlaşıyor işimiz Neyse sonunda çarşı, pazar, meydan demeden saatlerce dolaşıp en sonunda varıyoruz yine otelimize.

Marakeş pespembeydi, Fes sarı tonlarında daha çok... Marakeş gibi tek renk değil ama Fes, daha Arap şehri havasında geliyor bana. Çarşılarında satılanlar da turistik şeylerin yanı sıra daha çok yerel halkın kullanımı için olan şeyler. İki tane ana caddesi var çarşının: Talaa Kebira ve Talaa Seghira. Ama böyle paralel iki cadde gibi düsünmeyin bunları, birbirleri arasında geçis de çok az yerden sağlanıyor, tam bir labirent yani. Fes'te çarşıdaki sokaklar daha dar ama yine kapılar, pencereler, süslemeler çok etkileyici. Medina'da yaşam tam gaz tıpkı yıllar önceki gibi sürüyor.

Akşam yemeği için tajin ve kuskus dışında yerel bi yemek aramadık. Ama tatlılar burada da nefis. Sırf yerel tatlılar satan küçücük dükkanlar var, satılan tatlıların hemen her çeşidini denedim sokakları turlarken... İçi bademli, beyaz, kıvrık olanı (adina hornes des gazelles diyorlar) favorim.

Sabah erken kalkıp kahvaltıya iniyoruz otelin ortasındaki üstü kapalı küçük avluya... Masayı öyle güzel donatıyorlar ve biz o kadar açız ki hayran kalıyoruz kahvaltıya.  Ve yeniden yollardayız. Bu sefer Fes el Jedide denen kısma gidiyoruz önce. Royal Palace'a giriş yok. Moulay Abdullah tarafını da eski Yahudi Mahallesi olan Mellah'ı da geziyoruz. Şehirdeki en büyük problem sürekli birilerinin size bir şeyler satmaya ya da rehberlik yapmaya çalışması. Yaşlısı genci yapışkan seviyede rahatsızlık veriyorlar. Hele bazen kimileri uzunca bir süre peşinizi bırakmıyor. Sokaklardaki tüm erkekler ve çocuk yaştaki kızlar sizi bir yerlere götürüp üç-beş kuruş almak için aşırı derecede rahatsızlık veriyorlar. Bazen sokaklarda dolaşmak işkenceye dönebiliyor. Belki 100 tanesini egale ettiğimiz bu tiplere karşı olan kuralımızı bir tek Mellah'ta, 8-9 yaşlarında, işini tam bir profesyonel gibi yapan kız çocuğu için bozduk. Bizi Yahudi Mezarlığına ve sinagoga götürdü, sabırla kapıda sinagogu ziyaretimizi bekledi ve sonunda bahşişi kaptı :)

17. yüzyıldan kalma Danan Sinagog'u günümüzde müze durumunda ve sadece çok özel günlerde ibadet için kullanılıyormuş. Şehirde kalmış 100 kadar Yahudi şehrin yeni tarafında başka bir sinagog yapmışlar ve ibadetlerini ziyarete kapalı olan bu sinagogda yapıyorlarmış. Sanırım bu benim ilk ziyaret ettiğim sinagog. Kişi başı 20 dirheme bizi içeri alan müze bekçisi hamile kadın sinagogu güzelce anlatıyor bize. Üst kattaki kadınlar kısmı ve alt kattaki "purification" havuzu da ilginçti. Terastan yan taraftaki Yahudi Mezarlığını daha net görebilirsiniz. Etraftaki bir kaç bahçeyi de ziyaret edip şehri yukarıdan gören Merinid Tombs'a geçiyoruz. Medina'yı karşıdan görmek güzel. Musee des Armes olarak hizmet veren Borj Nord'un önünden geçerek gidiyorsunuz bu eski mezarlığa.


Sonra ara yollardan inip Bab Guissa'dan eski şehre giriyoruz yeniden. Kaybola kaybola Moulay Idriss II. türbesini buluyoruz. Müslüman olmayanlara giriş yasak; Türkiye'den geldik deyip giriyoruz. Uhrevi bir yer burası. Kenarda yüksek sesle Arapça bir şeyler okuyan adamlar (cehaletimi mazur görün, Yasin okuyorlardı sanırım) ve yanlarında da kupanın içinde su var. Ara ara birileri gidip bu 'okunmuş' sudan içiyor.

Sonra Karaouiyine Camii'ni buluyoruz. Yine sadece Müslümanlara açık ve kadınlar sadece bahçesine girebiliyorlar. 859 yılında yapılmış bir dini yapının içinde olma hissi enteresandı. Bahçe zeminindeki seramik kaplamaları da güzel...

Hemen yanında El-Attarin ve El-Cherratine Medreseleri var ama bu kadar yapı gezmek yetti bize. Keza Fondouk el-Nejjarine'i de şöyle bir dışardan görüp otelimize doğru yola çıkıyoruz. Akşam saatlerinde yolunuzu bulmak iyice zorlaşıyor çünkü haritadaki sokakların bir kısmı aslında sokak gibi uzanan hanlar ve bunlar akşam saatlerinde kapandığı için düz bir yol bulmak imkansızlaşıyor. Sokak tabelaları ve önsezilerimizle yine bulduk otelimizi ama biraz geç oldu. Kolay bulunur, merkezde bir otel seçmek önemli gercekten; yoksa işiniz çok zorlaşır söyleyeyim.

Akşam yemeği ardından yatıyoruz, sabah erken kalkıp 4:50 trenini yakalayacağız Kazablanka'ya doğru.

Sabah erkenden Bab Boujeloud önündeyiz lakin petit taxi yok etrafta. 10 dakika sonra gelene biniyoruz hemen ama şöför ve yanındaki arkadaşı zil zurna sarhoşlar. Sabah sabah bize de şarap ikram ediyorlar; mecbur içiyoruz. Arabayı defalarca durdurup, yolları karıştırıp, nereye gittiğimizi unutup ve bizimle Fransiıca bir şeyler konuşmaya çalışıp sonunda sağ salim tren garında kurtuluyoruz araçtan! Garın önünde araba girişini kontrol eden metal bara çarpıp kırmaya çalıştıkları yerde atıyoruz kendimizi dışarı. 40 dirhem para tutuşturuyorum arkadaşının eline, hiç memnun kalmıyor verdiğim paraya ama bence çok bile verdim. Koştura koştura gara giriyoruz belki rötar vardır diye ama nafile. 1 saat sonraki trene biniyoruz biz de. 5:50 treni 9'u 10 geçe Casa Voyageour'de. 110 dirhem kişi başı. Şehir merkezindeki istasyon Casa Port'a gitmek istiyoruz lakin öğreniyoruz ki oraya buradan tren yokmuş. Neyse taksiye bineceğiz yine. Tam gardan çıkarken Adanalı Mustafa buluyor bizi. Türkçe konuştuğumuzu duyunca hemen yanımıza gelmiş. Şehre nasıl gideriz ne öderiz nerden binelim gibi konularda ayaküstü bilgi alıp vedalaşıyoruz. Taksi 16 dirheme Medinaya bırakıyor bizi. İyi ki Kazablanka'ya sadece yarım gün ayırmışız. Her yeri şantiyeler kaplamış. Medinada bakımsızlıktan yürünmüyor bile. Çarşı kısmının da hiç ilgi çekici bir yeri yok. Marakeş ve Fes'ten sonra burası çok kötü geliyor bize. Şehrin modern yüzünde de ilgi çekici pek bir şey bulamıyoruz. O zaman Atlas Okyanusu'na doğru yürüyüp Mekke'deki camiiden sonra dünyanın en büyük ikinci camiini ziyaret ederiz biz de.

Muhammed V Camii özellikle 200 metre yüksekliğindeki minaresiyle büyülüyor bizi. Uzaktan heybeti daha çok belli oluyor. Dokunma mesafesine gelince Fas'ın geri kalan yerlerindeki yapılardaki işçiliğin olmadığı çok açık görülebiliyor. Karanlık iç mekan da çok etkileyici ama. 1993'te 3'te 2'si denizin üzerinde olacak şekilde inşa edilmiş yapıya Müslüman erkekler ön kapıdan kadınlar üst kattaki kadınlar kısmına minarenin altından giriyorlar. Sanırım sadece namaz vaktinde girebiliyor Müslümanlar da. Ben öğlen namazı çıkışında girdim ama 15 dakika sonra çıkarttılar dışarı. Müslüman olmayanlar günde 3-4 kez kişi başı 120 dirhem ödeyip gruplar halinde ziyaret edebiliyorlar. Son ziyaret 14'te.

Artık dönme vakti ama karnımız da aç. Fas yemekleri yetti de arttı bile. Ayrıca Kazablanka'da fiyatlar diğer şehirlerde yediklerimizin iki katından da pahalı. Bir hamburgerci buluyoruz Medina'nın az üstünde. Ve yine taksi, Casa Voyagiers, havaalanı ve 17:35 Air Arabia uçağıyla Sabiha Gökçen. Fes ve Marakeş'in tadı hala damağımızda ama bu süreler yetti de bir yandan. Belki bir gün daha Marakeş'te kalabilirdik. Ayrıca önce Fes'e gitsek daha mı güzel olurdu acaba?

Fes-Kazablanka'da İlk Beş

- Sinagog ve Yahudi Mezarlığı Gezisi
- Labirentimsi, sarı Medina sokaklarında gezinmek
- Muhammed V Camii
- Dar el Yasmine'de eski Fas konağında konaklama (Aziz ve Muhammed'in misafirperverlikleri ve kahvaltıları da cok iyiydi...)
- Arapca Küçük Prens gördünüz mu hiç? Bu geziden kendime hediyem bu güzel kitap oldu.

Fotoğraf Listesi:


1- Medina'nın sokaklarında gezerken

2- Karaouiyine Camii'nin bahçesi
3- Medina'nın surları gölgesinde toplanmış çocuklar
4- Fes'in ara sokakları
5- Danon Sinagog'u
6- Muhammed V Camii

Önerilen Sayfalar:

Granada ve Al Hamra Sarayı - Avrupa'nın Batısında İslam Şaheseri Pembe Marakeş'te İki Gün
Lizbon - Fado'nun büyüsü
Barcelona'da Gaudi'nin peşinde gezmek...
Şarm el Şeyh ve Kahire
Dakar'da Ngor Adası, Pembe Göl ve Afrika'nın Rönesansı Anıtı

4 Ocak 2013 Cuma

Pembe Marakeş'te İki Gün


Beş günlüğüne Fas'tayız. Gezimizi iki gün Marakeş iki gün Fes ve son gün Kazablanka olarak planladık. Kasım ayı itibariyle İstanbul'dan Fas'ın bir tek Kazablanka şehrine tarifeli seferler var. O yüzden Kazablanka'dan trenle geçeceğiz diğer şehirlere.

Gece 00:25'te Sabiha Gökçen'den kalkan Air Arabia uçağıyla 4 saatte ulaşıyoruz Kazablanka'ya. Gece Fas saatiyle 4 gibi havalimanında pasaport kontrolünden geçip ülkeye girdik. Hemen döviz gişesinde para bozduruyoruz. Kasım 2012 kurlarına göre 4.8 dirhem yaklaşık 1 TL. Euro Dolardan daha geçerli bir para birimi burada. O yüzden tavsiyem Euro alıp da gelmeniz ama dolar da iş görüyor. Havaalanında yiyip içmek ne ucuz ne çok pahalı.

Şehre, yani Casa Voyegiers'e trenle ulaşmak kişi başı 40 dirhem. Biz doğrudan Marakeş'e geçeceğiz o yüzden 6'daki trene biniyoruz ve yarım saat 3 durak sonra iniyoruz. Marakeş'e 6:50'de tren var, kredi kartı geçerli ve ücret kişi başı 80 Dirhem. 3 saat sürüyor yol ve son durak Marakeş'te iniyoruz.

Otelimiz (Amour de Riad) Jamaa el Fina'ya çok yakın. Gardan yaklaşık 45 dakikalık bir yürüyüşle, sora sora varıyoruz bu merkezdeki meydana. Gardan Jamaa el Fina'ya yürüyerek ulaşmak isteyenler gardan çıkınca ikinci sola doğru gidip Muhammed V Bulvarı'nı bulup (Shell benzin istasyonundan sağa döneceksiniz) o bulvar boyunca dümdüz giderek meydana ulaşabilirler. Ardından da otelimizdeyiz. Kahvaltı dahil iki kişilik oda iki geceliğine 95 TL. Odamızın avluya bakıyor camı ve odada banyomuz var. Otelimiz Riad denilen eski evden restore edilmiş otellerden. Biraz karanlık ve eski ama memnunuz odamızdan. İnternet de var ama havlu vermiyorlarmış, banyo da arada tıkanıyor. Yine de bu fiyata bu kadar merkezi yer için fiyat çok uygun. Zaten Fas'ta zaman yıllar önce durmuş gibi...


Acıktık. Otelden aldığımız tarifle meydandaki Restaurant Toubkal'i buluyoruz. Fas genel olarak ucuz. Burası daha da bir ucuz sanki, ilk Tajinimizi 6 TL (30 Dirhem) gibi bir fiyata yiyoruz. Bizim güveç benzeri bir şey bu tajin. Artık ne sipariş verdiyseniz ona uygun malzemelerle pişiriliyor. Misal ben Ground beef dedim üzerine yumurta kırılmış köfte geldi. İçecek olarak Almond Milk enteresan geldi bana. Bademi sütün içinde blenderda ufalamışlar gibi. Muzlu süt de sevenleri için taze ve lezzetli.

Artık sokaklarına dalabiliriz Marakeş'in. Souks denilen çarşıları tam bir labirent gibi. Kıyafet, cam, metal ve tahta işler bulabilirsiniz. Pazarlık şart, yeteneğinize göre söylenenin %30-50'sine kadar indirim yaptırabilirsiniz ama sakın unutmayın her zaman daha ucuza satan başka bir yer de vardır. O yüzden bi fiyat belirleyin kafanızda ve o fiyata alabilirseniz alın. Sonra da daha fazla soruşturmayın.

Saatlerce dolaşıyoruz çarşıda... Yüzlerce dükkan, onlarca sokak, geçit, cadde arasında sadece insan kalabalığı değil motorsiklet ve bisikletliler de vızır vızır dolaşıyor etrafta. Bu trafikte sürekli birileri yaralanmalı gibi sanki ama maaşallah hiç kaza görmedim.

Jamaa El Fina meydanı eski şehrin merkezi ve yolumuz hep oradan geçiyor. Bu koca meydanda sabah kobra yılanı ve maymun oynatanlar zurnalar eşliğinde başlatıyorlar eğlenceyi. Çok ucuza portakal suyu satanlar ve hediyelik eşya satıcıları onlara eşlik ediyor. Saatler ilerledikçe yemek standları kurulmaya başlıyor. Yerel yemekler ve kızartmalar tüm meydanı duman altında bırakırken salyangoz satıcılarını da bir köşede görmeye başlıyorsunuz. Merak edenlere tarif etmem istenirse, kürdanla yeniyor, tadı midye gibi, tuzlu ve antenlerine bakmazsanız daha kolay yiyebilirsiniz. Bu arada hayvan oynatıcıları meydanı terk etti çalgı-çengi takımı meydanda yerini aldı bile. Afrika ritmleri meydanı kaplarken köçekler dans ediyor çalgıcılar hikayelerle halkı güldürüyor, bir cüce dansıyla izleyicilerini eğlendiriyor ve sonuçta bir panayır havası kaplıyor her yeri.

Uykusuzuz, erkenden yatıyoruz yemeğin üstüne. Bu arada kuskus bir garip geldi bana... Pek hoşlanmadım belirteyim. Ama moroccon soup fena değil. Aksamları satılmaya başlayan soğanlı gözleme de güzeldi. Hamur işleri idare eder, sütlü kahve lezzetli ve bardakta üç kat görünümü çok hoş, portakal suyu çok ucuz ve taze, nane çayı şekerli ve Arap çöllerinin havasını taşıyor içinde...

Sabah erkenden başlıyoruz şehrin tarihi yerlerini ziyaret etmeye. Koutoubia Camii ilk hedefimiz. Fas'ta minareler köşeli, o yüzden cami gördüğünüzde ilk başta anlamayabilirsiniz bunun cami olduğunu. Bir de Turkiye'de ezanın makamlı okunmasına alıştığımızdan burada bağıra bağıra okunan ezan çok kulak tırmalıyor. Dövecekmiş gibi çıkıyor muezzinin sesi... Bizde olsa kesin dayak yer bu üslupla.

Sonra surlarını leyleklerin beklediği Palais el Badi'nin kalıntılarını ziyaret ediyoruz. Giriş 10 Dirhem. İçeride pek bir şey yok sadece kalıntılar. Ayrıca Koutoubia Camii için bir 10 Dirhem daha istiyorlar ki o kısmı es geçin bence, sadece bir oda var çünkü.Ardindan Bahia Sarayı'na geçiyoruz. Sadece yarısı açık olan bu sarayın işlemeleri ve süslemeleri çok etkileyici.

Ve yeniden ara sokaklar, çarşılar arasında kaybola kaybola meydandayız. Marakeş'te harita kullanmak imkansız gibi bir şey. Sürekli kaybolduk biz... Ve kaybolmuşken Koubba Ba'Adiyn'i Mellah denilen eski Yahudi Mahallesini envai çeşit çarşıyı bulduk durduk. İki günde ne kadar gezilirse gezdik bu karmaşık eski zaman şehrini... Sonra bi dışarıya çıktık Medina'dan ve surların dışındaki şehri turladık biraz da. Saatlerce yürüdük bu her binası pembe-güş kurusu tonlarındaki şehirde. Başka bir renk yok hiç dış yüzeyde ve bu pembe, şehri daha da etkileyici yapıyor. Ayrıca kurumuş ağaçları totem gibi oyarak yaptıkları heykeller de çok hoş olmuş...


Ve gece karanlığında bir daha girmeye kalktık çarşıya ama sadece dükkanlar değil sokaklar arasında geçiş sağlayan çarşılar da kapanmış. Zar zor yarım saatte çıkıyoruz yeniden meydana. Labirent nedir merak edenlere tavsiye ederim... Ama dikkatli olun, hafif tırsmadım desem yalan olur.

Sabah olmadan kalkıp 5 trenini yakalıyoruz Fes'e doğru. Bakalım Fes nasıl bir yer çıkacak?


En İyi 5:

- Jamaa el Fina'nın o panayırımsı ortamı
- Gündüz ayrı gece ayrı labirentimsi rengarenk çarşılar
- Pespembe Marakeş sokakları
- Salyangozun tadı nasıl bilir misiniz?
- Siyah Cellabe... Cizvit Papazı gibi dolaşmak isteyenler için birebir.

Fotoğraf Listesi:

1- Pembe Marakeş sokaklarında bakınırken...
2- Tezgahlardan yükselen dumanlar arasında gece gece Jamaa el Fina
3- Müslüman mahallesinde satılmak üzereyken ele geçirilmiş salyangoz
4- Koutoubia Camii
5- Palais el Badi'nin kalıntıları ve kalıntıları bekleyen leylekler
6- Totem haline getirilmiş kuru ağaçlar

Önerilen Sayfalar:

- Malaga
Granada ve Al Hamra Sarayı - Avrupa'nın Batısında İslam Şaheseri
Fes'in Sarı Labirentleri ve Kısa Kazablanka Gezisi
Goree Adası - Dakar
Barcelona'da Gaudi'nin peşinde gezmek...
Şarm el Şeyh ve Kahire
Dakar'da Ngor Adası, Pembe Göl ve Afrika'nın Rönesansı Anıtı