90'ların sonunda mı başlamıştı Gündüz Vassaf Radikal'deki 'Uçmakdere' isimli köşesine? Pazarları zevkle okuduğum yazıların başlığı yıllarca hep ilgimi çekmişti. Trakya keşif gezilerinin güney kısmının merkezine Uçmakdere'yi koymak biraz da bu sebeptendir sanırım.
Sabah sabah çıktık yola. İstanbul'dan 2,5 saatte rahatça ulaşılıyor Uçmakdere'ye. TEM'den Silivri boyunca giderken önce Tekirdağ tabelalarını takip ettik. Ardından Barbaros-Kumbağ tabelasını görüp Kumbağ'a saptık. Uçmakdere'ye giden güzel yola Kumbağ'a girmeden sağa Naip yoluna dönerek ulaşılıyor, bundan sonrası tabelaları kaçırmamak. Biz gelmişken Kumbağ'a da uğradık bir. Girişi oteller, siteler, tatil köyleriyle dolu bu köyün beton hali hoşumuza gitmedi. Yine de biraz ileriye arabayı park edip sahilinde yürüdük, çaylarımızı yudumladık. Kumsalı denize girmek için güzel ama Kumbağ pek bi tatil hayallerimize hitap etmedi.
Yeşillikli köy yolları arasından ulaştık Uçmakdere'ye. Köy denizden biraz yukarıda ancak biz çadırımızı deniz kenarındaki Mocamp'ta (Çınar Kamping diye de geçiyor) kuracağız. Mekan bayram öncesi boş. Aynı zamanda piknik yeri de olan kamp yerinde gecelik çadır fiyatı 25 TL. Sadece soğuk suyu olan duşu ve tuvaletleri var. Fiyat Trakya'daki diğer örneklerine göre biraz yüksek.
Çadırımızı kurup gezimize başlıyoruz. Uçmakdere-Şarköy arası 35 km sürüyor ve yol üzerinde Gaziköy-Hoşköy-Mürefte-Eriklice'yi geçip Şarköy'e ulaşılıyor. Gaziköy'ü geçip Hoşköy'ün içinden geçiyoruz. Hoşköy güzel bir köye benziyor. Yarın için rezervasyon yaptırıp Mürefte'ye ulaşıyoruz. Mürefte de ilgimizi çekiyor. Ardından Şarköy. Şarköy sevimli bir kasaba ama betonarme binalar her yeri sarmış. Sahilinde yürüyüp ana caddesine dalıyoruz. Karnımız aç ve akşam Mine Koşan'ın açık hava halk konseri var. Akşama kadar bekleyemeyecek olmanın hüznüyle Tekirdağ Köftecilerinden birine dalıp afiyetle yiyoruz köftelerimizi. Üzerine de peynir tatlıcısı buluyoruz bir tane. İki çeşit peynir tatlısı var biri unla yapılıp fırınlanmış diğeri irmikle yapılmış ve sarı renkte. İkisi de lezzetli ama sarı olan daha güzel sanki.
Şarköy'den sonra Mürefte'ye geri dönüyoruz. Yarın Şarköy'e bir daha gelmeyiz ama Mürefte'ye yine geleceğiz. Bu akşamlık sahilinde turluyoruz ve Sevilen'in tesislerini ziyaret ediyoruz. Biraz tadım biraz sohbetten sonra beyaz şarap sevmesek de Misket üzümünden yapılma beyaz şarabımızı akşamlık alıyoruz. Dönüşte Uçmakdere sahilindeyiz... Küçük bi sahil ama ışıklı şehir merkezlerine uzakta olduğundan gökyüzü yıldız dolu... Şarabımız da çok güzel, müziğimiz de... Geç olmadan geçiyoruz çadırımıza ki sabah uykumuzu almış bir halde güne başlayalım. Gece deniz coşkulu... Dalgalar yankılanıyor kulaklarımızda.
Gece serin ama uzun kollu bir şeyler yeterli sabaha kadar. Sabah kampın yan tarafındaki Ömür'ün Yeri'ne geçiyoruz kahvaltı için. Kişi başı 15 liralık kahvaltı idare eder fakat servis aşırı yavaş. Şehrin kovalamacasından kırsala kaçıp şehirdeki gibi koşturmaca beklemiyoruz elbette ama tüm kahvaltılıklar geldikten sonra 10 dakika çay ardından 10 dakika da çay için şeker bekleyince 4-5 masa olmasına rağmen herkes söylenmeye başladı.
Kahvaltının ardından köye doğru yürüyüşe başlıyoruz. Köy merkezi kampa 1.5-2 km mesafede. Merkezde cep telefonları çekmiyor. Ayrıca kampın içinden geçen yolla ormanın içinde ufak bir gezinti yapacak olursanız çok hayran kalacağınız evler göreceksiniz. Köy merkezindeki evlerin tamamına yakını taş ya da ahşaptan. Beton ev yok gibi bir şey. Bu sayede köyün o farklı havası korunmuş. Sokaklarda ya da aralıklarda dolaşıp fotoğraf çekiyoruz. Gezinin en beğendiğimiz keşfi oluyor Uçmakdere köyü. Yaşlı bir teyzeyle yaptığımız sohbetten öğreniyoruz ki gençler köyden kaçıyormuş, ürün para etmediğinden bir yaşlılar kalıyormuş köyde... Sonbaharda bir daha gelmek uzere geri dönüyoruz kampımıza.
Arabaya atlayıp Mürefte'ye doğru sürüyoruz. Önce Hoşköy'de mola veriyoruz. Gelmişken denize de giriyoruz ama Marmara'nın suları burada bulanık ve dalgalı. Ayrıca taşlardan seke seke denize girmek de çok keyifli değil. Geçen hafta İğneada'nın sahili daha güzeldi sanki. Yine de denize girmedik dememek için sulara bırakıyoruz kendimizi bir yarım saatliğine. "Hoşköy sen affet gitsin aldırma" diye şarkı söyleye söyleye geçiyoruz Mürefte'ye. Önce Çınarlı köyünde şaraplık üzüm satılıyordur diye duyup oraya çıkıyoruz. Şaraplık üzümlerin tadı bir başka oluyormuş ama Çınarlı köyü bu konuda yanlış adresmiş. Elimiz boş geri dönüyoruz Mürefte'ye. Sokaklarında dolaşıp çarşıdaki bir simitçiden aldığımız enfes simitleri yiyoruz sahildeki çay bahçelerinden birinde. Simit çok lezzetli. Gerçi İstanbul'un simidinden sonra her yerinki güzel geliyor bana...
Mürefte'nin sonlarında Sevilen'in tesislerinin yanındaki Kutman Şarap Müzesi bir sonraki durağımız. Müzenin yanındaki üretim tesislerinde çalışan kimyager kızımız bize müzedeki eski şarap üretim makinalarıyla ilgili çok güzel bilgi veriyor. 50-60 yıllık aletler ilgimizi çekiyor ama sıra şaraplara gelince Kutman'da sadece meyve şaraplarından Nar şarabı ikram ediyorlar. Ayrıca Sevilen'le karşılaştırınca fiyatları da daha pahalı. Akşamlık nevalemizi tedarik etmeye tırıs tırıs yeniden Sevilen'e geçiyoruz. Dün akşamki Misket'in yanına bu sefer Güney şarabını da ekleyip çıkıyoruz Sevilen'den. Akşam mangal yapacağız. Merkezdeki kasapların birinden akşamlık et ayrıca da mangal kömürü ve çıra alıp dönüyoruz kampımıza. Cumartesi akşamı kamp daha bir dolu düne nazaran. Herkes de mangalını yakmış... Sanırım kamptan da mangal ve et tedarik edilebiliyor. Ama biz hazırlıklıyız bu sefer, arabanın arkasında mangal var.
Yemeği ağaçların altına çektiğimiz masamızda yiyoruz. Şaraplar yine güzel... Sabah erken kalkıp İstanbul'a dönecek olmasak sabaha kadar azgın dalgalara yarenlik ederdik ama şimdi uyku vakti. Doğanın içinde temiz hava yine güzel uyutuyor. Bir daha gelelim Uçmakdere'ye...
Fotoğraf Listesi:
1- Çınar Kamping
3- Peynir Tatlısı
4- Uçmakdere Köyü
Geziden geriye kalan güzel izler:
- Uçmakdere köyü
- Mürefte'de şaraphaneler
- Tekirdağ köftesi ve Peynir tatlısı
- Çınar Kamping'de konaklama
Haziran 2013 güncellemesi: 2 gecelik bir kaçamak yaptım yine Uçmakdere'ye... Ücreti 25'ten 30 TL'ye çıkartmışlar. Denizi yüzülebilecek kıvamdaydı, kumdan değil taştan denize giriliyor ve kirli ya da çok soğuk değil. Çınar Kamping'te kahvaltı 15 TL bira 5 TL. Muhabbet hala güzel, havası halan temiz... Çınarların altında çadır kurmanın, mangal yapmanın, kitabına gömülmenin keyfi hala paha piçilmez.
Önerilen Sayfalar:
- Karayoluyla Yunanistan & Bulgaristan 1 - Dedeağaç, Gümülcine, İskeçe, Kavala
- Karayoluyla Yunanistan & Bulgaristan 2 - Halkidiki, Selanik ve Seres
- İğneada'da iki gün çadır tatili
- Gökçeada
- Bozcaada'da Kısa Bir Tatil
- Edirne'de İki Gün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder