14 Eylül 2014 Pazar

Siena, San Gimignano ve Palio Yarışı

Pisa'ya veda edip Siena'ya doğru yola koyuldum. Artık tren sistemine hakimim. Son anda peron değiştiren Empoli trenini 11 numaralı peronda son anda yakaladım ve Empoli'de aktarma yapıp Siena'ya ulaştım. Otomatik bilet makinaları hem tarife konusunda işe yarıyor hem de sıraya girmeden bilet almak konusunda. Millet niye bilet gişesi önünde sıraya giriyor anlamadım. (Yav ne çok biliyon birader! Sanki bilet makinalarında çözülemeyecek durumlar yok! Töbe töbe...)

Ulaşım:

Siena'ya trenle ulaşım çok kolay. Roma'dan tek aktarmayla yaklaşık 4 saatte Siena'ya ulaşmak mümkün. Bilet fiyatları da yaklaşık 17 €. Aktarma yapmadan daha hızlı ama daha pahalı ulaşım da mümkün. Siena Tren Garında indikten sonra AVM gibi bir binaya giriyorsunuz. İşte o bina hayat kurtarıyor çünkü içinde taa şehir merkezinin girişine kadar çıkan yürüyen merdivenler var. İlk gidişimde yürüyerek tırmandığım yolu 2017 Ekim'inde çok daha kolay tırmandım. 

Konaklama:

Pisa'dan ayrılmadan hemen önce ayarladığım otelim gardan yarım saatlik yürüme mesafesinde. Haziran ve hafta sonu olunca oteller dolmuş durumda. 2 Temmuz'da Siena'nın merkezindeki Piazza del Campo'da yılın ilk Palio (bayrak) yarışı koşulacak. Doluluğun en önemli sebebi o.

Alma Domus otelde gecelik 55 €'ya bulduğum oda hem en merkezi hem de en ucuzlardan biri. Aynı günün gecesinde yemekte buluşacağım Siena Pastafaryan Piskoposu Elio'dan öğreneceğim üzere Katolik Kilisesi'ne bağlı bir otel burası. Yani bula bula bizdeki cemaatlere bağlı yerler gibi bi yer bulmuşum. Otel gayet temiz ve manzarası da şahane.

Gezilecek Yerler:

Otele yerleşip biraz dinledikten sonra yine şehir nasıl bi şehirmiş görmek üzere sokaklarına dalıyorum. Pisa ve Lucca beni İtalyan şehirlerine doyurdu sanıyordum, yanılmışım! Hepsi tuğladan binaları, çoğu yeşil panjurlarıyla ne güzel bir şehirmiş meğer Siena. Bu kadar güzel olduğunu bilsem daha önce gelirdim. Karşımda İstanbul gibi tepeler üstüne kurulmuş bir şehir var. O yüzden de bir an binaların arasında kaybolmuş haldeyken az sonra kendinizi şehre tepeden bakar bir konumda bulabiliyorsunuz. Ya da bir anda bir sokak arasından şehrin kulelerini görüyorsunuz. Bu topografyalarda haritayı çözmek de zorlaşıyor. Engebeli coğrafyayı iki boyuta indirgeyince birbirine çok yakın görünen iki sokak arasında hiç bir yol olmayabiliyor. Ya da haritada olmayan ufacık bir merdiven yolunuzu kısaltıyor.

Bir kaç saat sokaklarda dolaşıp ardından Piazza del Campo'daki Birraria'ya attım kendimi. İtalya'daki Pastafaryanların önemli temsilcilerinden (sonraki aylarda İtalyan Pastafaryan Papa'sı seçildi) Marco, Siena piskoposu Elio ile iletişime geçmemi sağlamıştı. Sağ olsun Elio da akşam müsaitmiş, buluşup sohbet ettik. Bana Siena'da ve İtalya'da neler yaptıklarını anlattı. Aydınlatıcı bir sohbet oldu benim için. Biralarımızı içip makarnalarımızı da yedikten sonra yeniden görüşmek dilekleriyle ayrıldık.

Ertesi sabah erkenden kendimi Siena sokaklarına vurdum. İlk olarak Siena Katedrali'nin etrafında turladım. Toskano bölgesindeki diğer dini yapılar gibi bu katedralin de yapılışı 1200'lere kadar uzanıyor. Ne yazik ki katedrali bitirmelerine rağmen yan taraftaki Nef veba salgını yıllarına denk geldiği için yarım kalmış.

Şehrin Duomo'sunu gördükten sonra elimdeki haritaya uygun şekilde yürüye yürüye diğer dini yapıları da teker teker ziyaret ediyorum. Ama asıl Siena sokakları büyülüyor beni. Bir anda şehir bitip önünüzde bahçeler tarlalar uzanabiliyor. Ya da bir sokağa hayran hayran bakarken buluyorum kendimi.

Orto Botanico dell'Università Siena kendinizi yeşilliklere atabileceğiniz şirin bir yer.

Bir dolu sokaktan, caddeden hatta yürümesi gayet zor bi otoyol kenarından geçtikten sonra San Frencesko Kilisesi'ne ulaştım. Siena'nın görkemli dini yapılarından biri var yine karşımda. Ön cephesi sade ama şık duran heykellerle süslenmiş.

Palazzo Salimbeni günümüzde banka şubesi olarak kullanılıyor ama önündeki rahip Sallustio Bandini heykeliyle güzel bir yapı. 

San Gimignano:

Aslında gayet yorgunum ama yarın San Gimignano'ya gitmektense bugün orayı da görmeyi tercih ediyorum. Bologna'da otobüs tarifelerini gösteren çizelge çok karışık. Otelden nasıl gideceğimi bir şekilde öğrendim (internette de yayınlanan çizelge vardı ellerinde. 130 numarayı bulun ama pazar gunleri için koydukları haç ve iş günleri için iki çekiç işareti dışındakileri ben de çözemedim;  bir bilene sorun derim). Via Tozzi üzerindeki otobüs durağının yanındaki Tabacchio'dan 6 €'luk biletimi alıp otobüsle 1 saat 5 dakikada San Gimignano'ya ulaştım. Bu seferki İtalya gezimde en az beğendiğim yer San Gimignano oldu. Eski taş binaları, bakımlı sokaklarıyla güzel bi yer aslında ama ortalık ana baba günü. Her yer turist dolu. Zaten turistler dışında bi hayat yok kasabada.

Otobüsten indikten sonra, sağlı sollu turistik ürünler satan dükkanların dizildiği Via San Giovanni boyunca ilerleyip merkezdeki iki meydandan biri olan Piazza della Cisterna'ya ulaştım. Ortasında su kuyusu olan meydanın etrafı Ortaçağ kasabası havasını koruyacak şekilde eski binalar ve kasabaya has meşhur kulelerle çevrilmiş durumda. Üçgen şeklindeki meydan dar bi yolla diğer meydan olan Piazza del Duomo'ya bağlanıyor.

Piazza del Duomo, adından da anlaşılacağı üzere katedralin önündeki meydan. Hem kasabanın Duomo'suna hem de belediye binasıyla şimdi müze olarak kullanılan eski yapıya ev sahipliği yapıyor. San Gimignano'daki en ilginç yapılardan biri Duomo'nun kendisi. İçi boydan boya fresklerle kaplı olan bu Duomo'daki çizimler bana diğer kilisedekilerden biraz farklı geldi. San Petersburg'daki Dökülen Kan Kilisesi de böyle boydan boya İncil'den hikayelerle kaplıydı (farklı olarak ordakiler mozaikti) ama buradaki çizimlerde çıplaklık diğer kiliselerde göremeyeceğimiz kadar rahat resmedilmiş. İçeride fotoğraf çekmek yasaktı ne yazık ki.

Merkezdeki meydandan sonra şehrin sokaklarını turluyorum yine. Kasabanın alt taraflarındaki çeşmeye kadar indim. Sonra eski kale kalıntısına geçtim. Burada manzara çok güzel: Üzüm bağları, köy evleri, çiftlikler, tarlalar... Bi daha Toskano'nun kırsal bölgelerini keşfetmek üzere bu kasabalara gelmek lazım.

San Gimignano dönüşü o meşhur çizelgeyi nasıl yanlış okuduğumu bir daha test ettim. Ben 18.55'te sanırken meğer 18.40'daymış otobüs o da Siena'ya kadar gitmiyormuş... Keza dönüş bileti nerede satılıyor onu da bulamadım. Sonuçta şöförden aldığım 4 euroluk biletle Poggibonsi'ye ulaştım. Buradan bir saat sonra başka bir otobüse binecektim ama baktım daha erken bi saatte tren var, onunla döndüm Siena'ya.


Siena'da Gezmeye Devam:

Son olarak Siena merkezinden bahsedeyim biraz da gördüğüm kadarıyla. Piazza del Campo, yarım daire şeklindeki eğimli meydanı çevreleyen binalar ve yarım dairenin kenarındaki Palazzo Pubblico ve Torre del Mangia'dan (Mangia Kulesi) oluşuyor. Meydanın ortasında yer alan Fonte Gaia (Gaia Çeşmesi) 1300'lerde inşa edilip 25 km öteden getirilen suyla besleniyor. Palazzo Pubblico'nun yanındaki kule, İtalya'daki en yüksek kulelerden biri. Maalesef tepesine tırmanamadım ama güzel bir manzara sunduğuna eminim. Bu arada ufak bir bilgi vereyim: Hükümet binası olarak inşa edilen Palazzo Pubblico'nun kulesiyle Duomo'nun kulesi özellikle dinle devletin eşit güce sahip olması gerektiğini göstermek adına eşit yükseklikte yapılmış. O devir için hem bu eşitlik hem de diğer İtalyan şehirlerinden farklı olarak merkezdeki meydanın kilisenin önünde değil belediye binasının önünde yapılması Siena'daki seküler eğilimin göstergesi.

Palio Yarışları ve Contrade'ler:

Piazza del Campo'nun bir özelliği de meşhur Palio yarışları. Siena'yla beraber Fiat'a ikinci model ismini Palio'yla veren şehirdeki yarışlar yılda iki kez 2 Temmuz ve 16 Ağustos'ta yapılıyor. Günümüzde Siena'da yer alan 17 Contrade (Bölge) bu at yarışlarında rekabet ediyor ve kazananın bayrağı yıl boyunca şehirde dalgalanıyor.

Geçmişi yüzyıllar önceye dayanan Siena'da 1700'lere kadar 50 Contrade varmış. Ancak yıllar içinde bölgelerin birleşmesiyle sayı azalmış ve günümüzde 17 bölge kalmış.

Her bölge diğerlerinden farklı bir bayrağa ve bayrağında kendini sembolize eden bir hayvana sahip. Keza kimi bölgeler birbiriyle dost kimileri de düşman. Her Contrade'nin sınırları belli ve kendine ait çeşmesi, sloganı ve müzesi var. Palio yaklaşırken her bölge kendi sokaklarını bayraklarıyla donatıyor.

Haziran sonunda bütün sokaklar bayraklarla donatılmış, sokaklarda çocuklar ve gençler Palio'da yapacakları gösteriler ve çalacakları müzik aletlerinin son provalarını yapıyorlardı. Gösteriler meydanın etrafına kurulan tribünlerden ve meydanın ortasından izlenebiliyor. Dünyanın en eski sportif faaliyetlerinden biri olan Palio'nun bilet fiyatları da gayet pahalıymış.

Bu seferki Pisa, Lucca, Siena, San Gimignano ve Bologna'yı kapsayan İtalya gezimde en beğendiğim şehir oldu Siena... Umarım bir daha yine yolum düşer ve bu sefer çok daha uzun, tadını çıkarta çıkarta, etraftaki küçük köyleri şarap yapılan çiftlikleriyle beraber gezerim.

2017 Ekim'indeki günübirlik ziyaretimde Siena'ya bir kez daha hayran kaldım. O bakımlı binaları, etkileyici mimari dokusu hatta bir ara binalar arasında çıkmaz bir sokağa girdim. yaklaşık 150 - 200 metrelik, binaların arasında kalmış bu çıkmaz aralık saksılarla süslü çok kendine has bir yerdi. Şehrin girişine yakın bir yerde bulunan kale de akşam saatlerinde spor yapanların surlarının üstünde yürüdüğü, koştuğu bir yermiş onu da görmüş oldum. 

Fotoğraf Listesi:


1- Piazzo del Campo'da yılın ilk Palio yarışının provaları dağılırken...

2- Siena Pastafaryan Psikoposu Elio ile kutsal akşam yemeği sırasında
3- Siena sokakları
4- San Gimignano
5- Torre del Mangia
6- Palio yarışları için kendi bayraklarıyla süslenmiş bir Contrade

Öneriler: İtalya'ya gidecekler buralara da baksın


- Napoli Torino'da Bir Haftasonu
Bologna'da Porticolar altında bir gezi 
- Roma'nın Mimari Şaheserleri
- Floransa
- Çarşılı köprüler - Irgandı, Rialto ve Vecchio 
- Venedik'te Bir Gün
- Günübirlik Milano
- Pisa

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder