2 Şubat 2015 Pazartesi

Cape Town - Johannesburg Tren Yolculuğu

Cape Town'dan uygun fiyata Johannesburg'a uçak da bulunabilir ama biz biraz macera yaşayalım deyip trenle gitmeye karar verdik. Asıl isteğimiz yataklı tren yolculuğuydu ama ne yazık ki günler önceden bitmiş bütün yataklı tren biletleri. Cape Town'da kaldığımız 6 gün boyunca bilet bulabilmek için her yolu denedik ama ne iptal oldu, ne değişiklik. Biz de pulman vagonda yolculuğa karar verdik. Hani Meksika'da tavuklarla otobüs yolculuğu vardır ya işte onunla karşılaştırılabilecek bir yolculuk macerası yaşadık.

Yolculuk normal şartlarda 26 saat sürüyor. Sabah 10'da yola çıkan tren ertesi gün öğlen 12'de varıyor Johannesburg'a. Bilet ücreti iki kişi için 920 Rand. 48 saat öncesine kadar %10 kesintiyle bilet iadesi yapılabiliyor. Bu bahsettiğim Shosholoza Trenleri.

Çok daha yüksek fiyatlı tren turları da varmış ama hepsi de çok önceden dolmuş. İnternette bir form var bilet almak için ama 19 Aralık - 5 Ocak arası maillere cevap verecek birisi dahi çalışmıyormuş. Bana formu doldurduktan sonra durumu açıklayan otomatik mesaj geldi. Bilet gişesi sabah 8-10.30 arası açıktı, gardaki platform 24'ün orada. Bu saatler dışında bir muhatab bulmak mümkün değil. Yerler numarasız, o yüzden yolcu alımı başlayınca hemen yerinizi tutun. Yol boyunca tren öyle doluyor ki, tuvaletleri bile yolcular işgal ediyor.

Hijyen konusunda çok hassas olmayan beni bile zorlayan şartlar arasında yapılıyor yolculuk. Treni kaplayan kokuya bir süre sonra alışıyor burnunuz. Yolculuğun sonlarına doğru tuvaletlerdeki suyu geçtim, içmek için şişe su bile bitti. O yüzden yanınızda ekstra su taşımakta fayda var.

Yolculuk yeşil savanalar, bozkırlar arasında geçiyor. Manzarayı izlemek güzel ama sürekli bir gürültü vardı vagonda. Herkes gece gündüz bağıra çağıra konuşuyor. Çoluk çocuk etrafta koşturuyor, bir süre sonra yerlere serilen battaniyeler üstünde uyumaya başlıyor çocuklar... Koridorda yürüyenler, etraftaki çocuklar yüzünden, size çarpmadan geçemiyorlar. Yemekli vagonda makul fiyata yemek ve içki var. Afrika'nın kenarında, savanlar arasında şarap içip yolu seyretmek gezinin en eğlenceli kısımları arasındaydı. Yemekli vagonda yenebilir lezzette her şey ama misal kahveyi getirdikleri fincanın etrafı siyah siyah lekelerle kaplıydı. Keza Amerikan servisler de hiç temiz hissi vermiyordu. (Beni tanıyanlar hiç de bu konularda hassas olmadığımı bilirler ama güvenin bana, şartlar gerçekten beni bile zorladı :) )

Yolculuğun daha ilginç anlarından biri yol boyunca vagonumuzda bağıra bağıra vaaz veren Hristiyan vaizdi. Üç dört kez yarımşar saatlik vaazlarıyla İsa'yı, Hristiyan haçını, hırsız ya da orospu bile olsak Hristiyanlığın nasıl kucaklayıcı olduğunu anlattı yol boyunca.

Bir başka ilginç olay tren raylarında tespit edilen 5 santimlik çatlak yüzünden 4 saat trenimizin yolda kalması oldu. Sonrasında da anlayamadığımız sebeplerle toplamda 3-4 daha saatlik beklemeler oldu. Tren müdürü denilen iri yarı beyaz adamın ters davranışları da herkesin sinirlerini zıplattı. En son gördüğümde, suyun bitmesinden şikayet eden yolculara "Bir daha otobüsle yolculuk edin madem" diye bağırıyordu. Havalandırması olmayan vagonlar neyse ki hareket halinde camları açınca serinliyordu.

Yataklı vagonda olunca bu problemlerin bir kısmını yaşamıyorsunuz tabii... Yatağınızda uzanıp yolun tadını çıkarabilir, müzik dinleyip kitabınızı rahatça okuyabilirsiniz. Gürültü de olmaz, koku da, vaiz de... Ama su sorununa ve gecikmelere karşı yapılacak bir şey yoktu tabii.

Yolculuk boyunca güvenliğe çok önem veriliyordu. Tren her durduğunda koridorda dolaşan 4 silahlı polis... Gece boyunca sabaha kadar ışıkların açık olması... Güvenlik konusunda bir sıkıntı hissetmedik. Tıka basa dolu her vagon başına tek beyaz düşen bir yolculuktu bu. Yemek kısmına sadece yataklı vagondakilerin gittiği (ekonomik sebeplerle), koridorda dolaşan satıcıların açıkta sattığı dondurmadan almanın tüm yolcuların en büyük zevki olduğu, 25 saatin sonunda o sıcakta hala çantalardan çıkan haşlanmış tavukları yiyerek koridorda koşturan sevimli çocukların kahkahalar atabildiği, yan koltuktaki yaşlı kadının saatlerce balonlu naylon patlattığı, arkasındaki adamın yan koltuğundaki buzluktan çıkartıp çıkartıp en az 20 tane bira içtiği, rötarlarla 8 saat uzayan, en son durduğumuz ıssız bir yerde trenden inip bu rötarlara isyan eden sarhoş adamın vagona dönünce kaymış diliyle bana "hakkımı aradığım için polis beni tutuklamaya kalktı! İnanabiliyor musun?" dediği, son arızadan sonra tüm trenin isyanına dayanamayan tren müdürünün 15 dakika uzaktaki istasyona kadar ulaşıp tüm yolcuları 2 saat süren otobüs yolculuğuyla Johannesburg'a ulaştırdığı 34 saat süren bir tren yolculuğu... İstasyonda inmeye çalışırken herkesi durdurmaya çalışıyordu sarhoş adam: "Kimse inmesin! O tren müdürü gelip bize açıklama yapmadan inmeyin! Bizi insan yerine koymuyorlar!" Otobüslerin dolmasından korkan bir kadının "Çekil! Çekil! İncem ben! Otobüsler dolsun da kal burada sen!" deyip insanları yara yara inmeye kalkmasıyla attık kendimizi trenden aşağıya.

Şimdi her şey bitmişken eğlenceli bir anıya dönüşmüş Shosholoza tren yolculuğumuzu okudunuz.

* Önerilen Sayfalar: Gezinin başlangıcı için: 

Cape Town'da Yılbaşı Zamanı 6 Gün
- Ve Johannesburg
Yataklı Tren Yolculuğu

Fotoğraf Listesi:

1- Trendeki sevimli ufaklıklarla ben :)
2- Yemekli vagonda şarap ve kitap keyfi
3- Trenin bozulduğu kısımlardan birinde ıssız bir yerde trenden inmişken...
4- Yol kenarı tabelaları
5- Yolun sonunda şoparlarla iyice kaynaşmışken :)





1 yorum: